Ana Sayfa » İnanç Kitaplığı » Varidat : 13
Kur'ân otuz cüzdür. Dünya isleriyle ilgili cüz, birden biraz daha fazladır. Hâlbuki ahiret islerine dair cüzler, geriye kalan yirmi dokuz cüzdür. Kur'ân'ın bu şekilde düzenlenmesi, esasında insanlara bir uyarıdır. Bu uyarı insanlara ve âlimlere dünya ve ahiret işlerine ne oranda süre ayırmalarını göstermektedir. Allah daha iyi bilir. Allah'tan gelen emirlerden biri de budur.
Şunu bil ki, isimler, nitelikler ve işlerin hepsi kabiliyetlere bağlıdır. Bunlar olmayınca, onlardan da bir şey ortada kalmaz. Bu sırra dair haberi de kaderin sırrı bana bildirmektedir. Allah daha iyi bilir. Allah'a hamdolsun bu konulardaki bilgileri Yüce Allah bana bildirdi. Bu bilgiler kitap okuyarak ve öğrenim görerek elde edilemez.
Cennet, esasında melekût âleminden ibarettir. Âdem aleyhisselam buradan çıkıp, yoğunlaşarak yeryüzüne aldığı şekille inmiştir. Ahiret işleriyle ilgilenen bilginler, ahiret yolu için gerekli olan bilgileri kitap ve sünnetten öğrendiler. Fıkıhla uğraşan bilginler de, dünya işlerine dair bilgileri ve alım satımlara dair meseleleri yine, o kitaplar ve sünnetten elde ettiler. Kişi, ahiret yoluna dair bilgileri elde etmek isterse, ahiret konularını ele alan kitapları incelemelidir. Fıkıh konularına dair bilgileri elde etmek istiyorsa, o halde, fıkıh kitaplarını okumalı ve incelemelidir. Biri kalkıp, ben de kitap ve sünnetten yararlanarak bu bilgileri, ahiret ve fıkıh işleriyle ilgilenen bilgilerin eserlerini gözden geçirmeden elde edebilirim; onlar insandı, ben de insanım derse, doğru olmaz ve bu düşünce ömrü boşa harcamaktan başka bir işe yaramaz. Ahiret yolu da böyledir. İnsan ancak duygularla ilgisini kesip, Hakk'ı gözle göremeyeceğini idrak ettikten sonra ve Allah'ın sevgisiyle coşunca, Allah ona görünüş olarak görünebilir. Fakat bu çok az tahakkuk eden bir olaydır. Buradaki esas nokta gönlün saf bir şekilde Allah'a yönelmesidir. Bu gerçekleşirse, Allah görünüş olarak değil, anlayış şekliyle ve duyularla tecelli eder ve şüphe ortadan kalkar.
Ağacın, (Musa aleyhisselâma) “Ben Allah'ım” demesi, insanın bunu söylemesinin doğru olduğuna dair bir uyarıdır. Birinci şekilde belirttiğimiz gibiyse, doğrudur. Dünya Allah'ın görünüşü olduğundan dolayı, “Ben Allah'ım” diyen herkesin sözü de doğrudur. Çünkü bununla bütün Allah kastediliyor; bölümle hiç bir alakası yoktur ve konuşan insan değil, Allah'tır. Keza aynı şekilde insan konuşmaya başlayıp, “ben Zeyd'im” derse, bu sözleri doğrudur. Çünkü bu sözler Zeyd'in özüyle alakalıdır ve konuşan dil ile kıpırdayan ve etten oluşan bedenle yalandan uzaktan hiç bir ilgisi yoktur. Sözü söyleyen dil değil, Zeyd'in zatıdır. Bundan dolayı ağaç veya insan “ben Allah'ım” derse doğrudur. Bu itibarla her zerre de, “Ben Allah'ım” derse doğrudur. Ancak başka bir kişi “O veya sen Allah'sın” derse, doğru değildir. Aynı şekilde dil ben Zeyd'im diyebilir. Fakat bir başkası dile, o veya sen Zeyd'sin diyemez.“
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin; “Allah vardı ve onunla başka hiç bir nesne yoktu” sözleri, Allah'ın birlik aşamasından daha üstün bir aşamaya denildiğine dair bir göstergedir. Bütün nesneler de, bu aşamada ortaya çıkmaktadır.
Şunu bil ki, varoluş ile yok oluş ezelî ve ebedîdir ve dünya ile ahiret ise izafîdir. Görünen dünya fâni ve görünmeyen ahirete baki denmiştir. İkisi de ezelî ve ebedîdir. Ancak diğer ebedî olan ahirete verdir. Kişilerin elde ettikleri olgunlukların tatlan, huriler, köşkler ve cennetlere benzetilmiştir. Bunlara verilen adlar takma adlardır. Çünkü eksik, cahil ve kıt akılları bulunan kişilere gerçek bu vesile ile anlatılabilir. Onlara açıkça anlatılsa bile, dünya işleri ve lezzetlerinden geri kalmazlar. Bundan dolayıdır ki, bu yollara başvurulmuş ve bununla bu kişilerin şevkinin arttırılması amaçlanmıştır. Böylece bunlar Allah'a ulaşmak için ibadetlere yönelirler ve büyük bir çalışmaya girişirler ve sonuçta
« 01 ... 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 »