Ana Sayfa » Mesnevî-i Şerif Tercümesi » Mesnevi 1. Cilt : 36
Senden doğarken ölümü görüyordum, senden ayrılmaktan pek korkuyordum.
Halbuki senden doğunca havası hoş, reni güzel bir âleme gelip dar bir zindandan kurtuldum.
Şimdi şu ateş içindeki sükûn ve rahatı bulunca dünyayı ana rahmi gibi görmeye başladım.
Bu ateş içinde bir âlem gördüm ki her zerresinde bir İsâ nefesi var.
795. Şekli yok, kendisi var bir cihan. O zâhiren var olan dünya ise sebatsız şekilden ibaret. Ana, analık hakkı için gel, gir. bu ateşin ateşlik hassası yok.
Ana, gel, gir. tam talih ve devlet zamanı. Ana, gel, gir. devleti elinden kaçırma.
O köpeğin kudretini gördün. Gel de bir de Tanrı'nın lûtuf ve kudretini gör.
Ben sana acıdığımdan ayağını çekiyorum, yoksa neşemden zaten seni kayıracak halde değilim.
800. İçeri gel, başkalarını da çağır ki padişah ateş içine sofra kurmuştur. Ey Müslümanlar, hepiniz ateşe girin; din lezzetinden başka her şey azaptan ibarettir. Ey ahali, hepiniz yüzlerce baharı olan bu nasibe pervane gibi gelin, atılın!“ diye bağırdı. O, cemaat ortasında böylece bağırmakta; halk, sesinden heybet içinde kalmaktaydı. Bunun üzerine kadın, erkek kendilerini, ihtiyarsız, ateşe atmağa başladılar.
805. Hem de memur olmaksızın, kimse kendilerine cebretmeksizin. Yalnız dost aşkıyla. Çünkü sevgili, her acıya lezzet verir.
Nihayet öyle oldu ki hademe, halkı ” Ateşe atılmayınız“ diye menetmeye başladı.
O Yahudi, yüzü kara ve mahcup bir hale geldi. Bu sebeple pişman oldu, gönlü sıkıldı.
Zira halk, imana eskiden olduğundan daha ziyade âşık, kendilerini feda etmekte daha fazla sadık oldular.
Şükrolsun ki, Şeytan'ın hilesi ayağına dolaştı. Şükrolsun ki, Şeytan da kendisini yüzü kara gördü!
810. Halkın çehresine sürüp bulaştırdığı zillet tamamıyla o adamlıktan dışarı padişahın yüzüne bulaştı. O, pervasızca, halkın elbisesini yırtardı, kendininki yırtıldı, halkın elbisesi sağlam kaldı.
Muhammed Aleyhisselâm'ın adını eğlenerek anan kimsenin ağzının çarpık kalması
Birisi ağzını eğerek Ahmed adını alayla andı, ağzı çarpıldı öyle kaldı. Pişman olup ” Ey Muhammed, affet! Ey Peygamber, sen, Min ledün ilminden lûtuflara mahzarsın. Ben bilgisizlikten seninle alay ettim. Alay edilmeğe lâyık ben oldum“ dedi.
815. Tanrı, bir kimsenin perdesini yırtmak isterse onu, temiz kişileri ta'netmeye meylettirir.
Tanrı, bir kimsenin ayıbını örtmek isterse o kimse ayıplı kimselerin ayıbı hakkında ses çıkaramaz olur.
Tanrı, yardım etmek dilerse bize yalvarmak ve munacatta bulunmak meylini verir.
Onun için ağlayan göz ne mübarektir. Onun aşkıyla yanıp kavrulan yürek ne mukaddestir.
Her ağlamanın sonu gülmektir. Sonunu gören adam, mübarek bir kuldur.
820. Akar su neredeyse orası yeşerir; nerede gözyaşı dökülürse oraya rahmet nazil olur. İnleyen dolap gibi gözü yaşlı ol ki can meydanında yeşillikler bitsin.
« 01 ... 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 ... 171 »