Differences

This shows you the differences between two versions of the page.

Link to this comparison view

mesnevi:birinci_cilt_064 [2016/07/17 15:27] (current)
Line 1: Line 1:
 +~~NOCACHE~~
 +<​php>​tpl_youarehere();</​php>​
 +----
 +<​php>​esnek_yatay_reklam();</​php>​
 +[<2>]
 +~~Title: Mesnevi 1. Cilt : 64~~
 +=== MESNEVI 1. CILT ===
 +=== MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ ===
 +===  ===
 +----
 +Elçi, Ömer'​i tâzim etti, ona selâm verdi. Peygamber " önce selâm sonra söz" demiÅŸtir. Ömer, selâmını alıp onu yanına çağırdı,​ onu teskin etti, karşısına oturdu. Korkanı, emin ederler, gönlünü yatıştırırlar. \\
 +1430. " Korkmayın"​ sözü, korkanlara sunulan hazır yemektir. Ve bu yemek tam onlara lâyıktır. \\
 +Korkusu olmayana nasıl " korkma"​ dersin? Niye ona ders veriyorsun? O, derse muhtaç deÄŸil ki! \\
 +Ömer, o yüreÄŸi oynayan kimseyi sevindirdi, yıkılmış gönlünü yaptı. \\
 +Ondan sonra en güzel bir yoldaÅŸ olan Tanrı'​nın tertemiz sıfatlarına dair ince bahislere daldı; \\
 +Elçiye, makam nedir? Hâl neye derler? Anlasın, bilsin diye Tanrı'​nın Abdallara gönderdiÄŸi lûtuf ve ihsanları nakletti. \\
 +1435. Hâl güzel bir gelinin cilvesidir; makam ise o gelinle halvet olup vuslatına eriÅŸmektir. \\
 +Gelinin cilvesini padiÅŸahta görür, baÅŸkaları da. Fakat onunla vuslat, ancak aziz padiÅŸaha mahsustur. \\
 +Gelin, havassa da cilve eder, avama da. Ama onunla halvete giren ancak padiÅŸahtır. \\
 +Sûfîler içinde hâl ehli çoktur, fakat aralarında makam sahibi nadirdir. \\
 +Ömer, elçiye can menzillerini söyledi, ruh seferlerini anlattı. \\
 +1440. Zamandan dışarı olan, zamana sığmayan bir zamandan, azamete mensup kutsiyet makamından,​ Ruh simurgunun, bu âleme gelmeden önceki geniÅŸ uçuÅŸlarından bahsetti. \\
 +Ruhun, o âlemde bir uçuÅŸu, ufukları aşıyordu; iÅŸtiyak çekenlerin ümitlerinden de ileri gidiyordu, hırslarından da! Ömer, o yabancı çehreli zatı tam dost buldu, canının Tanrı sırlarını dilediÄŸini anladı. Åžeyh, kâmildi, talibin de tam bir isteÄŸi vardı. Yolcu çevikti, at da kapıdaydı. \\
 +1445. O mürÅŸid, onun irÅŸad edilmeye kabiliyeti olduÄŸunu gördü; tertemiz tohumu, temiz yere ekti. \\
 +Rum Kayseri elçisinin Emîrülmü'​minin Ömer'​den suali \\
 +Elçi " ya Emirülmü'​minin! Can yücelerden yere nasıl indi? Hiçbir ÅŸeyle mukayyet olmayan can kuÅŸu nasıl kafese girdi?"​ diye sordu. Ömer dedi ki: " Hak, ona afsunlar okudu, hikâyeler söyledi. \\
 +Tanrı; gözü kulağı olmayan yokluklara afsun okuyunca onlar, coÅŸmaya baÅŸlarlar; varlık âlemine konarlar. Yok olanlar, onun afsuniyle varlık diyarına takla atarak ve derhal gelirler. \\
 +1450. Sonra var olana yine bir afsun okuyunca onu yokluÄŸa derhal ve iki çifte atla sürer. \\
 +Gülün kulağına bir ÅŸey söyledi, güldürdü. Taşın kulağına bir ÅŸey söyledi, akik ve maden haline getirdi. \\
 +Cisme bir âyet okudu, can oldu. GüneÅŸe bir ÅŸey söyledi, parladı. \\
 +Sonra yine güneÅŸin kulağına korkunç bir ÅŸey üfler, yüzüne yüzlerce perde iner. \\
 +O kelâm sahibi Tanrı, bulutun kulağına bir ÅŸey okur; gözünden misk gibi yaÅŸlar akıtır. \\
 +1455. Toprağın kulağına ne söyledi ki murakebeye vardı, dalgın bir halde kaldı! \\
 +Tereddüt içinde kalan, hayretlere düşen kiÅŸinin kulağına da Hak, bir muamma söylemiÅŸtir. \\
 +
 +\\
 +<​php>​sayfa_numaralama(171);</​php>​
 +<​php>​esnek_yatay_reklam();</​php>​
 +