Ana Sayfa » Mesnevî-i Şerif Tercümesi » Mesnevi 1. Cilt : 65


MESNEVI 1. CILT

MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ


Bu suretle onu iki şüphe arasında hapseder. “ Ey yardımı istenen Tanrı! Şunu mu yapayım, bunu mu?” der.
İki şıktan birini üstün tutar, üstün tuttuğunu yaparsa o da yine Hak'tandır.
Can aklının tereddüt içinde bocalamasını istemezsen o pamuğu can kulağına tıkma,
1460. Ki Tanrı'nın o muammalarını anlayasın, gizlice ve açıkça söylenen sözleri idrak edesin. Böyle yaparsan can kulağı vahiy yeri olur. Vahiy nedir? Zâhiri duygudan gizli söz.
Can kulağı ile can gözü, zâhirî duyguya yabancıdır; o duygu, bu duygudan bambaşkadır. Akıl ve duygu kulağı, bu hususta müflistir.
Cebir meselesi, aşkımı ihtiyarsız bir hale getirdi, sabrımı elden aldı. Âşık olmayansa cebri hapsetti, onu inkâr yahut takyid eyledi.
Halbuki bu, Hak'la beraberlik ve birliktir, cebir değil… Bu, ayın tecellisidir bulut değil.
1465. Cebir bile olsa, herkesin bildiği cebir; yalnız kendi menfaatini gözeten Nefsi Emmarenin cebri değildir.
Ey oğul! Tanrı, kimlerin gönül gözünü açtıysa bu cebri onlar anlar.
Gayb ve istikbal onlara apaçık görünmektedir. Maziyi anış onlarca değersiz bir şeydir.
Onların ihtiyarı da başka türlüdür, cebri de. Yağmur damlaları sedeflerin içinde inci olur.
Sedeften dışarıda küçük, büyük damlalar var, sedefin içinde ise küçük, büyük inciler.
1470. Onlarda misk ahusunun göbeğindeki kabiliyet vardır. Dışarıdaki kan damlaları, bunların içlerinde misktir.
Sen, dışarıdaki kan, göbeğin içinde nasıl misk olur? Deme!
Bu bakır, dışarıda âdi ve bayağı bir şeyken iksîrin içinde nasıl altın olmuş da deme!
İhtiyar ve cebir, sende bir hayalden ibarettir. Onlardaysa Tanrı azametinin nuru haline gelmiştir.
Ekmek, sofrada durduğu müddetçe cansızdır. Fakat insan vucudunda neşeli ruh kesilir.
1475. Sofranın ortasında duran o ekmeğin can olması imkânsızdır. Fakat can, sel sebil suyu ile o olmayacak şeyi yapar, ekmeği ruh haline getirir.
Ey doğru okuyup doğru anlayan! Bu can kuvvetidir; bir düşün, o canlar canının kuvveti ne olabilir? İnsanın bir tek kolu, candan gelen kuvvetle dağı, denizle, madenlerle yarıp delmekte. Dağ yaran (Ferhâd) ın candan gelen kuvveti taş delmek, canlar canının kuvveti de kameri ikiye bölmektir. Gönül, Tanrı sırları dağarcığını açarsa can, arşa doğru süratle koşar gider.
Âdem Aleyhisselâm'ın “ Rabbenâ zalemnâ ” diye hatayı kendisine isnadetmesi, İblîs'in “ Bimâ
agveyteni ” diyerek suçu Tanrı'ya yüklemesi
1480. Hak'kın yaptıklarını da gör, bizim yaptıklarımızı da. Her ikisini de gör ve bizim yaptığımız işler olduğunu bil, zaten bu meydanda.


«   01   ...    55   56   57   58   59   60   61   62   63   64   65   66   67   68   69   70   71   72   73   74   75   ...    171   »