Ana Sayfa » Mesnevî-i Şerif Tercümesi » Mesnevi 1. Cilt : 112
Müridin, küstahlık ederek kâmil vlî ne yaparsa yapması lâyık değildir. Çünkü helva, hekime ziyan vermez ama hastaya ziyan verir. Soğuk ve kar, olmuş üzüme dokunmaz, fakat koruğa dokunur. Çünkü koruk, daha kemâle gelmemiştir; yoldadır; “ Liyağfire lekellâhu mâ tekaddeme min zenbike ve
ma teahhar ” haline gelmemiştir
Velî, zehir yese bal olur, fakat talip yese aklı kararır zarara uğrar. Süleyman “ Rabbi hebli” demiş, yani “ ” Benden başkasına bu saltanatı verme.“
2605. Yahut benden başkasına bu lûtufta, bu ihsanda bulunma” diye niyaz etmiştir. Bu hasede benzer ama değildir. Lâ yenbağı nüktesini candan oku. Benden sonra bu saltanatı kimseye verme sırrını onun nekesliğinden bilme. Hattâ o, saltanatta yüzlerce zarar ve tehlike gördü. Cihan saltanatı, kıldan kıla, baştanbaşa can kaygısından, baş korkusundan ibarettir.
Baş korkusuyla can ve din korkusu… Bize bunun gibi bir imtihan daha olamaz. Süleyman himmetli birisi gerektir ki bu yüz binlerce renkten, kokudan vazgeçsin.
2610. Kuvvet ve kudretiyle beraber o saltanatın dalgası Süleyman'ın bile nefesini tıkıyordu. Bu keder yüzünden üstüne toz, toprak konunca bütün cihan padişahlarına acıdı da.
Şefaat edip “ Bana verdiğin bu saltanatı, kemal sahibi olanlara da ver.
Bu saltanatı, kerem edip kime verir, kime bağışlarsan Süleyman odur, o da benim.
O benden sonra kimseye verme hükmüne dahil değildir; benimledir. Hattâ benimle ne demek? O kişi, davasız, nizasız benim” dedi.
2615. Bunu anlatmak farzdır. Ama biz, yine karıkoca hikâyesine dönüyoruz.
Arapla eşine ait hikâyenin sonu
Bir Muhlis'in (Çelebi Hüsameddin'in) gönlü, o karı ve koca hikâyesinin neticesini istemekte. Karıkoca hikâyesi, bir masaldan ibaret. Fakat onu nefsinle aklının misali bil. Bu kadınla erkek nefisle akıldır. İyi kişiye de mutlaka lâzımdır, kötü kişiye de. Bu ikisi, toprak yurtta esir ve mahpusturlar. Gece gündüz savaşta macera içinde.
2620. Kadın durmadan evin ihtiyaçlarını ister, evin şerefini, yani eve lâzım olan ekmeği, yüceliği, hürmeti diler durur.
Nefis, kadın gibi her işe bir çare bulmak üzere gâh toprağa döşenir, tevazu gösterir; gâh ululuk diler, yücelir.
Aklınsa, bu düşüncelerden zaten haberi yoktur. Fikrinde Tanrı gamından başka bir şey yoktur.
Hikâyenin içyüzü, bu tane ve tuzaktır, nefisle akıl arasındaki maceradır, fakat sen dış yüzünün tamamını dinle.
Eğer yalnız mânaya ait anlatış kifayet etseydi âlem halkı, tamamı ile işten güçten kalır, âlemin nizamı bozulur
giderdi.
« 01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 ... 171 »