Ana Sayfa » Mesnevî-i Şerif Tercümesi » Mesnevi 1. Cilt : 09


MESNEVI 1. CILT

MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ


gelince bu berraklıkta bulanıklık ve tortu kalır mı, süzülüş suda tortu bırakır mı? Bu riyazatlar, bu cefa çekmeler, ocağın posayı gümüşten çıkarması içindir. İyinin, kötünün imtihanı, altının kaynayıp tortusunun üste çıkması içindir. Eğer işi Tanrı ilhamı olmasaydı o, yırtıcı bir köpek olurdu, padişah olmazdı.
235. Şehvetten de tertemizdi, hırstan da, nefis isteğinden de. Güzel bir iş yaptı, fakat zâhiren kötü görünüyordu. Hızır, denizde gemiyi deldiyse de onun bu delişinde yüzlerce sağlamlık var.
O kadar nur ve hünerle beraber Mûsâ'nın vehmi, ondan mahçuptu; artık sen kanatsız uçmaya kalkışma! O, kırmızı güldür, sen ona kan deme. O, akıl sarhoşudur, sen ona deli adı takma! Onun muradı Müslüman kanı dökmek olsaydı kâfirim, onun adını ağzıma alırsam!
240. Arş kötü kişinin öğülmesinden titrer; suçlardan ve şüpheli şeylerden korunan kişi de kötü methedilince, metheden kişi hakkında fena bir zanna düşer.
O padişahtı, hem de çok uyanık bir padişah. Has bir zattı, hem de Tanrı hası.
Bir kişiyi böyle bir padişah öldürürse onu, iyi bir bahta eriştirir,en iyi bir makama çeker, yüceltir.
Eğer onu kahretmede yine onun için bir fayda görmeseydi; o mutlak lûtuf, nasıl olur da kahretmeyi isterdi?
Çocuk hacamatçının neşterinden titrer durur, esirgeyen ana ise onun gamından sevinçlidir.
245. Yarı can alır, yüz can bağışlar. Senin vehmine gelmeyen o şey yok mu? Onu verir.
Sen kendince aklından bir kıyas yapmaktasın ama çok, pek çok uzaklara düşmüssün; iyice bak!
Bakkal ve dudunun hikâyesi, dudunun dükkândaki gülyağlarını dökmesi
Bir bakkal vardı, onun bir de dudusu vardı. Yeşil, güzel sesli ve söyler duduydu. Dükkânda dükkân bekçiliği yapar; bütün alışveriş edenlere hoş nükteler söyler, lâtifeler ederdi. İnsanlara hitap ederken insan gibi konuşurdu, dudu gibi ötmede de mahareti vardı. *Efendisi, bir gün evine gitmişti. Dudu, dükkânı gözetliyordu. *Ansızın fare tutmak için bir kedi, dükkâna sıçradı. Duducağız can korkusundan,
250. Dükkânın baş köşesinden atıldı, bir tarafa kaçtı; gülyağı şişesini de döktü. Sahibi, evden çıkageldi. Tacircesine huzuru kalple dükkâna geçti oturdu.
Bir de baktı ki dükkan yağ içinde, elbisesi yağa bulaşmış. Dudunun başına bir vurdu; dudunun dili tutuldu, başı kel oldu.
Dudu, birkaç günceğiz sesini kesti, söylemedi. Bakkal nedametten âh etmeye başladı. Sakalını yolmakta, eyvah, demekteydi; nimet güneşim bulut altına girdi.
255. O zaman keşke elim kırılsaydı; o güzel sözlünün başına nasıl oldu da vurdum?
KuÅŸu, yine konuÅŸsun diye yoksullara sadakalar vermekteydi.
Üç gün, üç gece sonra şaşkın ve meyus, ümitsiz bir halde dükkânda otururken,
Ve binlerce gussaya, gama eş olup; bu kuş acaba ne vakit konuşacak; diye düşünüp dururken,
Ansızın tas ve leğen dibi gibi tüysüz kafası ile bir Cevlaki geçiyordu.
260. Dudu, hemencecik dile gelip akıllılar gibi dervişe bağırdı:


«   01   02   03   04   05   06   07   08   09   10   11   12   13   14   15   16   17   18   19   ...    171   »