Ana Sayfa » Mesnevî-i Şerif Tercümesi » Mesnevi 1. Cilt : 29


MESNEVI 1. CILT

MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ


B. 296. Ümm-ül Kitap Kur'an'ın 13 üncü suresi olan Ra'd suresinin son âyeti olan 45 inci âyetinde “ Ve kâfir olanlar, sen peygamber değilsin derler. De ki: benimle sizin aranızda şahit olarak Tanrı, bütün mukadderatın hakikatini ve aslını bilen zat kâfidir” demektedir. Yine aynı surenin 39 uncu âyetinde “ Tanrı, takdir ettiği şeylerden dilediğini bozar, dilediğini yapar. Takdirin aslı ve hakikati ona malûmdur” deniyor. Bu âyetlere nazaran beyitteki mâna denizi, Tanrı'dır. Fakat sofilerce “ Vücud-u Mutlak — Mutlak Varlık” olan. yani hiçbir suretle, hiçbir vasıfla kayıtlanamıyan
Tanrı için mertebeler vardır. Tanrı'nın ilk mertebesi, zatını bilmesidir ki buna “ Zuhura olan meyil” ve “ îktiza-yı Zatî. Akl-ı Evvel, Kalem…” gibi adlar verirler. Bu mertebe; diğer mertebeleri yani Tanrı'nın ilminde sabit olan hakikatları, Tanrı adlarını, Tanrı sıfatlarını meydana getirmiştir. Bunların zuhuru da kâinattır. Bu bakımdan kâinat, kâinat olarak yoktur, fakat Tanrı ilminde sabit olan hakikatların zuhuru olmak bakımından vardır. Her şey, Tanrı'nın zuhura olan meylinde, yani ilminde mevcut olduğundan o mertebeye “ Ümm-ül Kitab — Kitabın, takdir edilen şeylerin aslı, anası” dedikleri gibi “ Hakikat-ı Muhammediyye” de derler. Bu mertebeye, her zaman âlemde tek bir kişi sahiptir ki bu zat. yeryüzünde Tanrı halifesidir. Buna “ Kutb-Gavs” denir.
B. 297. “ Tanrı, biri tatlı, öbürü acı iki denizi akıttı. O iki deniz, birbirine ulaştı. Aralarında bir mania var.. Birbirlerine tecavüz edip taşmazlar.” (sure: 55 -Rahman, âyet: 19). Mevlâna burada olduğu gibi bilhassa yine bu ciltte bu iki denizin hak ve bâtıl ehli, cennetlik ve cehennemlikler olduğunu söylemektedir (2570 inci beyitten itibaren 2603 üncü beytin sonuna kadar bu âyet tefsir edilmektedir).
B. 3I5. “ Cennet ve cehennem ehlinin arasında bir perde vardır. O sınırın en yüce yerinde (A'raf) ta öyle erler vardır ki onlar, herkesi yüzlerinden tanır, bilirler… (Sure 7 — A'raf, ayet 46) Ali'nin ” Biz A'raf erleriyiz,, dediği de rivayet edilir. Sofilerin bir kısmı, herkesi yüzünden tanıyan Araf erlerini, cennete ve cehenneme bağlı olmıyan Tanrı erleri olarak kabul ederler.
B. 321. Zaman zaman, dilenme için türlü türlü tarzlar icadedilmistir. Bir tepsiye mumlar dikip yakarak dilenmek, sırta vurulan, yahut bele takılan meşin torbadan tos tos su dağıtarak, mersiye okuyarak dilenmek, ilâhiler okuyup kapı kapı gezerek dilenmek gibi. Acaba o zamanlar yünden bir aslan yapılıp bununla maskaralıklar ederek de dilenme var mıydı? Biz, böyle anlıyoruz. Yine bu beyitteki Ebu Müseylim. H. Muhammedin son zamanlarında Peygamberlik dâvasına kalkışan “ Müseylemel-ül Kezzâb — Yalancı Müseyleme” dir ki birinci halife Ebûbekir zamanında üzerine asker çekilerek savaşta mağlûp edilmiş ve öldürülmüştür.
B. 373. Deccal. son zamanlarda çıkıp halkı azdıracak tek gözlü bir Yahudidir. Peygamber, bu fitneden Tanrı'ya sığınmıştır.
B. 375. Simurg yahut Anka. mevhum bir kuştur. Yüzü insana benziyen bu kuşun boynu pek uzunmuş. Renk renk tüyleri varmış, vücudunda her hayvandan bir alâmet bulunurmuş.
Bütün hayvanları avladığı gibi insanlara da musallat olduğu için zamanın peygamberi dua etmiş. Tanrı da bu kuşu, dişisiyle beraber bir yıldırımla helak etmiş. Simurg. Rüstem'in cerrahı, babası Zâl'in de dadısıdır. Halk. bu kuşa Zümrüdü Anka der, masallarımıza kadar girmiştir.
B. 381. Peygamber'in “ Huzuru kalb olmadıkça namaz da olmaz” dediği rivayet edilir ki bu huzur, yani hiçbir şeyle meşgul olmayış, namaz kılmanın değil, namazın tam namaz oluşunun şartıdır.
B. 332. “ Sen onları uyanık sanırsın amma onlar uykudadır. Biz. onları sağa, sola çeviririz. Köpekleri de ön ayaklarını yere dayamış olarak mağara kapısında uyumaktadır. Onları görsen yüzünü çevirir, kaçardın,
«   01   ...    19   20   21   22   23   24   25   26   27   28   29   30   31   32   33   34   35   36   37   38   39   ...    171   »