Ana Sayfa » Mesnevî-i Şerif Tercümesi » Mesnevi 1. Cilt : 38
Rüzgâr Hal'kın emriyle ateş olur; her ikisi de Tanrı şarabıyla sarhoş olmuşlardır.
Ey oğul! Eğer gözünü açarsan hilim suyunun da, hışım ateşinin de Hak'tan olduğunu görürsün.
Rüzgârın canı Hak'ka vâkıf olmasaydı, Âd kavmini(müminlerden) nasıl ayırt ederdi?
Hûd Aleyhisselâm zamanında Âd kavmini helâk eden rüzgârın hikâyesi
Hûd, müminlerin bulunduklarıyerin çevresine bir çizgi çizdi. Rüzgâr, o araya gelince hafif ve lâtif bir halde esiyordu.
855. Çizgiden dışarıda olanaların hepsini, havada parça parça ediyordu. Şeybân-ı Râî de sürünün etrafında böyle apaçık bir çizgi çekerdi.
Cuma günü, namaz vakti Cuma namazına gidince kurtlar sürüye saldırmasın, yağmalamasınlar diye böyle yapardı. Hiçbir kurt, çizgiden içeri girmezdi. Hiçbir koyun da çizgi dışına çıkmazdı.
860. Tanrı erinin dairesi, kurdun hırs yeline de set ve mânia olmuştu, koyunun hırs yeline de.
Böylece ecel rüzgârı da âriflere gül bahçelerinden esip gelen rüzgâr gibi lâtif ve hoştur.
Ateş, İbrahim'e diş geçiremedi. Çünkü Tanrı seçilmişiydi, onu nasıl ısırabilir?
Din erbabı da şehvet ateşinden yanmaz; halbuki başkalrını tâ yerin dibine geçirmiştir.
Deniz dalgası Tanrı fermanıyla koşunca Mûsâ kavmini Kıptilerden ayırt etti.
Tanrı fermanı erişince toprak, Karun'u altınlarıyla, tahtıyla tâ dibine çekti.
865. Su ile toprak, İsâ'nın nefeslerinden gıdalanınca kol kanat açtı, kuş olup uçtu.
Tanrı'yı tesbih etmen, su ve topraktan meydana gelmiş olan cesedinden çıkan bir buhardan, bir nefesten ibarettir.
Fakat gönül doğruluğu yüzünden cennet kuşu olmuş, oraya uçup gitmiştir.
Tûr dağı, Mûsâ nurundan raksa geldi, kâmil bir sûfi oldu, noksandan kurtuldu.
Dağ bir aziz sûfi olursa şaşılacak ne var? Mûsâ'nın cismi de bir kemik parçasından ibaretti.
Yahudi padişahının bu söze ehemmiyet vermeyip inkâr etmesi, kendisine nasihat edenlerin
nasihatlerini kabul etmemesi
O Yahudi padişahı bu acip mucizeleri gördü. Fakat ancak taan ve inkârda bulundu.
870. Nasihatçiler: “ İşi haddinden ileri götürme, inat hayvanını bu kadar ileri sürme” dediler. Nasihatçilerin ellerini bağlayıp hapsetti. Zulmünü birbirine uladı (biteviye ve daha fazla zulmeder oldu). “ Madem iş bu dereceye vardı. Ey köpek, sabret; kahrımız erişti!” diye bir ses geldi. Ondan sonra ateş kırk arşın alevlendi; bir halka teşkil etti ve o Yahudileri yaktı. Onların asılları önceden de ateşti; sonunda da asıllarına gittiler.
875. Zaten zümre ateşten doğmuştu. Cüzüler kül tarafına yol alır, o tarafa giderler. Onlar ancak mümini yakan bir ateştiler. Kendilerini kendi ateşleri çörçöp gibi yaktı. Anası(mayası) Hâviye olan kimsenin mekânı, ancak Hâviyedir. Çocuk anası, onu arar; asıllar, mutlaka feri'leri izler.
« 01 ... 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 ... 171 »