Ana Sayfa » Mesnevî-i Şerif Tercümesi » Mesnevi 1. Cilt : 62


MESNEVI 1. CILT

MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ


B. 1250 - 1255. Âdem ile Havva, meyvasını yememeleri emredilen ağacın meyvasından yeyip Şeytan'a uyunca yeryüzüne sürülmüşlerdi. Bu Tevrat hikâyesi, Kur'an'ın 2 nci suresi olan Bakara suresinin 35-39 uncu âyetlerinde anlatılmaktadır. Aynı zamanda 7 nci sure olan A'raf suresinin 18-25 inci âyetlerinde de bundan bahsedilmekte ve Âdem'le Havva'nın “ Rabbimiz, biz nefsimize zulmettik. Bizi yarlıgamaz, bize acımazsan ziyankârlardan oluruz” dedikleri 23 üncü âyette anlatılmaktadır. 1254 üncü beyitte buna işaret edilmektedir.
B. 1267. 315 inci beytin izahına bakınız.
B. 1313. Kur'an'ın 110 uncu suresi olan ve Nasr suresi diye anılan sure “ İzâ câe nasrullahi” diye başlar. 3 âyetten ibaret olan bu surenin mealen mânası şudur: “ Tanrı'nın yardımı erişip Mekke fethedilince halkın bölük bölük Tanrı dinine girdiğini gördün. Rabbini, hamdederek tesbih et ve ondan yarlıganma dile. Şüphe yok o. tövbeleri kabul
eder.”
B. 1314. H. Muhammed'in dedesi Abdülmuttalib zamanında Yemen'de vali olan Ebrehe, San'a'da yaptırdığı mabedi ziyaret ettirmek ve bu suretle memleketinde alışverişi ilerletmek için Kabe'yi yıkmak üzere Mekke'ye gelmiş, fakat ordusu bir sâri hastalık yüzünden kırılmış, mahvolmuştu. Bu orduda bir de fil bulunduğundan bunlara “ Eshab-ı Fil — fil sahipleri” denmiş, bu vakaya da “ Fil vak'ası” adı verilmiştir H. Muhammed'in, bu vak'adan elli üç gün sonra doğduğu rivayet edilir. Kur'an'da bu vak'a hakkında 5 âyetlik bir de sure vardır.
(105 inci sure — Fil suresi).
B. 1331. “ Müminin anlayışından sakının. Çünkü Mümin, Tanrı nuriyle bakar.” Hadîs (Feyz-al Kadîr VI. 256).
B. 1350. Bu beyitte meşhur teisir sahibi Fahreddîn-i Râzi'ye tariz vardır. Bu zat Mutezile ve Hükema inanışlarına uyduğu, Mehmed Hârzemşâh da ona tâbi olduğu için Mevlâna'nın babası sultan-al Ulema Muhammed Bahâeddin Veled, daha Belh'teyken vaızlarında bunların aleyhinde bulunurdu. Nihayet bu fikir ayrılığı ve Sultan-al Ulema'nın açık sözlülüğü. kendisinin ve kendisine uyanların Belh'ten hicretiyle neticelendi. Eflâki, bir gün Mevlâna'nın semada vecde gelerek ahlar çektiğini ve “ nice zaman oldu ki bir gönül sahibinin gönlü sıkıldı, hâlâ zavallı Horasan, onun gücünü çekmekte.. Harap olmaya yüz tuttu, katiyen bir mamurluk görünmemekte” dediğini, semâdan sonra Çelebi Hüsameddin'in sorması üzerine Sultan-al Ulema'nın Belh'ten hicretini önden sona kadar anlattığını kaydedip bu vak'ayı, duyduğu gibi naklediyor. Fahr-i Râzî'nin. Abbasoğulları halifelerine de muhalif olup hilâfetin Peygamber, evlâdına ait olduğuna dair fetva verdiğini, bu fetva üzerine Harzemşah'ın Bağdad'a yürümiye karar verdiğini, hattâ, bir seyyidi hilâfete diktiğini “ Cihan - Kuşa” tarihinden anlıyoruz. Fahr-i Razı, 606 hicride ölmüştür (1149).
B. 1375. Bu beyitteki başlıkta bulunan söz, hadîs olarak rivayet edilmektedir.
B. 1379 - 1381. Âyet (sure: 50 — Kaf. âyet: 30), Peygamber'in “ Kıyamet günü cehennem, daha yok mu? der durur. Nihayet Tanrı, ayağını cehennemin üstüne kor da cehennem sakinleşir” dediği rivayet edilmiştir.
B. 1397 - 1391. “ Doğu da Tanrı'nındır, batı da. Şu halde nereye dönerseniz dönün. Orada Tanrı'nın yüzü var.” (sure 2— Bakara, âyet: 115).


«   01   ...    52   53   54   55   56   57   58   59   60   61   62   63   64   65   66   67   68   69   70   71   72   ...    171   »