Ana Sayfa » Mesnevî-i Şerif Tercümesi » Mesnevi 1. Cilt : 68
1525. Tanrı'ya şükretmek herkesin boynunun borcudur. Kavga etmek, suratını ekşitmek, şükür değildir. Şükretmek surat ekşitmeden ibaretse sirke gibi şükreden hiç kimse yok! Sirke, ciğere gitmek için yol arıyorsa ona “ şekerle karış da sirkengübin ol” de!
Mânayı şiire sıkıştırmaya çalışmak, haptolmakla müsavi, ondan gayrı bir şey değil. Şiirde mâna, sapan gibi… istenen yere gitmesine imkan yok.
“ Tanrı ile oturmak dileyen tasavvuf ehliyle otursun ” sözünün mânası
Elçi, bu bir iki kadehle kendinden geçti; hatırında ne elçilik kaldı, ne getirdiği haber!
1530. Tanrı kudretine hayran olup kaldı; makam erişip sultan oldu.
Sel denize kavuştu deniz oldu. Tane ekinliğe vardı, ekin oldu.
Ekmek Âdem Atanın vucuduna karıştı, ölü iken dirildi, haberdar oldu.
Mum ve odun, ateşe can verip yanınca nursuz vücutları nurlandı.
Sürme taşı, (döğülüp) gözlere çekilince iyi görmeye sebep oldu, gözcü kesildi.
1535. Ne mutlu o adama kendisinden kurtulmuş, diriye ulaşmıştır! Yazık o diriye ki ölü ile oturmuş, ölmüş; hayatını kaybetmiştir! Tanrı Kur'an'ına kaçar, sığınırsan Peygamberlerin ruhlarına karışırsın. Kur'an; Peygamberlerin, Tanrı'nın temiz ululuk denizindeki balıkların halleridir.
Fakat okur da dediğini tutmazsan farzet ki peygamberleri, velileri görmüşsün (inanmadıktan onlara uymadıktan sonra ne fayda !).
1540. Kur'an'ın hükümlerini tutar, kıssalarından hisse alırsan can kuşuna ten kafesi dar gelir.
Kafeste mahpus olan kuşun kurtulmak istememesi cahilliktendir.
Kafeslerden kurtulan ruhlar, Tanrı'ya lâyık ve halka rehber olan peygamberlerdir.
Onların sesleri, kafeslerin dışından ve din makamından gelir: “ Sana kurtuluş yolu ancak budur, bu!
Biz bu daracık kafesten bununla kurtulduk. Bu kafesten kurtulmanın bundan başka çaresi yok!
1545. Kazandığın şöhretten kurtulman için inleyip duran bir hasta haline gir!
Zaten halk arasında meşhur olmak, sağlam bir bağdır. Bu bağ bu yolda demir bir bağdan aşağı mıdır ki?”
Bir tâcirin ticaret için Hindistan'a gitmesi ve mahpus dudusunun, onunla Hindistan dudularına
haber yollaması
Bir tacirin bir dudusu vardı, kafeste hapsedilmiş, güzel bir duduydu. Tacir, Hindistan'a gitmek üzere yol hazırlığına başladı.
Kerem ve ihsan dolayısıyla, kölelerinin, cariyeciklerinin her birine “ Çabuk söyle, sana Hindistan'dan ne getireyim?” dedi.
1550. Her birisi ondan bir şey diledi. O iyi adam hepsine, istediklerini getireceğini vadetti. Duduya da “ Sen ne armağan istersin, sana Hindistan elinden ne getireyim?” dedi. Dudu dedi ki: “ Oradaki duduları
« 01 ... 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 ... 171 »