Ana Sayfa » Mesnevî-i Şerif Tercümesi » Mesnevi 1. Cilt : 98


MESNEVI 1. CILT

MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ


İşte bunun için mümin tevfika mazhar olamamak korkusundan daima namazda “ İhdinas sıratal mustakim” der.
2235. O para veriş cömert kişiye lâyıktır. Can vermekse esasen âşıkın vergisidir.
Hak uğruna ekmek verirsen sana ekmek verirler; Hak uğruna can verirsen sana da can bahşederler.
Şu çınarın yaprakları dökülürse Tanrı, ona yapraksızlık azığı bağışlar.
Dağıtmaktan dolayı elinde mal kalmazsa Tanrı'nın inayeti, seni hiç ayaklar altında çiğnetir mi?
Bir adam ekin ekince ambarı boşalır ama bu işin iyiliği, tarlada belli olur.
2240. Fakat tohumu ambara kor, biriktirirse zaman geçtikçe bitler, fareler, o tohumu yiyip bitirirler.
Bu cihan tamamiyle fânidir; aradığını sebatlı, kararlı âlemde ara! Sûretin sıfırdan ibarettir; dilediğini mâna âleminde
dile!
Acı ve tuzlu canı kılıç önüne koy, feda et de tatlı bir deniz gibi olan canı al! Eğer bu kapıdan bunu almaya kudretin yoksa bari şu hikâyeyi dinle!
Zamanında Kerem ve ihsanda Hatemi Tai'yi geçen ve nazirî bulunmayan Halifenin hikâyesi
Eski zamanda bir halife vardı ki, Hâtem'i cömertliğine köle etmişti.
2245. İhsan ve adalet bayrağını yüceltmiş, dünyadan yoksulluk ve ihtiyacı kaldırmıştı.
Deniz ve inci, onun vergisine nispetle ehemmiyetsiz bir hale gelmiş lûtuf ve ihsan Kaf'tan Kaf'a yayılmıştı.
O padişah, topraktan ibaret olan şu yeryüzünde bulut ve yağmurdu. İn'am ve ihsan sahibi Tanrı'nın vericiliğine
mazhardı.
Deniz ve maden, onun ihsanına karşı zelzeleye düşmüş, onun cömertliğine doğru kafile kafile gelip duruyordu. Kapısı, hacet kıblesiydi. Şöhreti, cömertlikle bütün âleme yayılmıştı.
2250. Onun vergisinden, onun cömertliğinden Acem de şaşırmıştı,Rum da. Türk de hayrete dalmıştı, Arap da. Hayat suyu, kerem deniziydi. Onun yüzünden Arap da dirilmişti. Acem de!
Yoksul Arap bedevisinin hikâyesi ve yoksulluk yüzünden karısıyla arasında geçen şey
Bir gece bir bedevi karısı, dedikoduyu hadden aşırarak kocasına dedi ki: “ Bütün bu yoksulluğu, bu cefayı biz çekmekteyiz. Âlemin ömrü hoşlukla geçiyor. Sade biz kötü bir haldeyiz. Ekmeğimiz yok, katığımız dert ve haset… Testimiz yok suyumuz gözyaşı.
2255. Gündüzün elbisemiz güneşin ziyası… Geceleyin döşek ve yorganımız ay ışığı. Açlığımızdan değil mi ayı, okkalık ekmek sanıp elimizle gökyüzüne saldırıyoruz. Yoksullar bizim yoksulluğumuzdan ve gece gündüz yiyecek düşünmemizden arlanıyorlar. Sâmirî'nin halktan kaçtığı gibi akraba, yabancı… herkes, bizden kaçıyor. Birisinden bir avuç mercimek isteyecek olsak bize ” Sus, geber, babalar çıkarasıca!“ diyor.


«   01   ...    88   89   90   91   92   93   94   95   96   97   98   99   100   101   102   103   104   105   106   107   108   ...    171   »