Ana Sayfa » Mesnevî-i Şerif Tercümesi » Mesnevi 1. Cilt : 148
Gönüllerini cilâlamış olanlar; renkten, kokudan kurtulmuşlardır. Her nefeste zahmetsizce bir güzellik görürler. Onlar, ilmin kabuğundaki nakşı bırakmışlar, Aynel yakîn bayrağını kaldırmışlardır. Düşünceyi bırakmışlar, âşinalık denizini bulmuşlar, bilişikte yok olmuşlardır.
3495. Herkes ölümden ürker, korkar. Bu kavimse ona bıyık altından gülmektedir. Kimse onların gönlüne galip gelmez. Sedefe zarar gelir, inciye değil. Onlar fıkhı ve nahvı terk etmişlerdir ama mahvolmayı ve yokluğu ihtiyar etmişlerdir. Sekiz cennetin nakışları parladıkça onların gönül levhine vurur, orada tecelli eder.
Tanrı'nın doğruluk makamında oturanların, orasını yurt edinenlerin derecesi; arştan da yücedir, kürsüden de, boşluktan da!
Peygamber Aleyhisselâm'ın, Zeyd'e “ Bugün nasılsın, nasıl kalktın?” diye sorması, onun da “ Mümin olarak ey Tanrı elçisi diye cevap vermesi
3500. Peygamber bir sabah Zeyd'e ” Ey temiz ve sâf arkadaş, sabahı nasıl ettin? Diye sordu.
AÇIKLAMALAR ( Beyitler 2801 - 3500 )
B. 2962. Kafdağı, eskilerce dünyayı kuşak gibi kuşatan bir dağdır ki zümrüdüanka kuşunun yuvası da buradadır. Sofiler Kafdağına türlü türlü mânalar vermişlerdir ki bu beyitten de anlaşılır.
B. 2972. Beyitteki cümle, 48 inci surenin (Feth) 10 uncu âyetindedir ve “ Tanrı'nın eli, onların ellerinden üstündür” demektir. Tekmil âyetin mânası şudur: “ Şüphesiz, sana biat edenler, Tanrı'ya biat etmişlerdir. Tanrı'nın eli, onların ellerinden üstündür. Bu biatten dönen, kendisine zarar etmiştir. Tanrı ile ahdettiği şeye vefa edene gelince: Tanrı, ona pek büyük bir ecir ve mükâfat verecektir” Peygamber, haccetmek için eshabiyle Mekke'ye hareket etmiş, fakat Mekkeliler, henüz şehir kendilerinde olduğundan buna müsaade etmemişlerdi. Bunun üzerine Hudeybiye denilen yerde bir ağaç altına oturup eshaba ölünceye kadar savaştan dönmemek üzere kendisine biat etmelerini buyurmuş, sahabe de bu suretle biat etmişti. Aynı surenin 18 inci âyetinde biatte bulunanlardan Tanrı'nın razı olduğu bildirildiğinden bu biate “ Biy'at-ür Rıdvan — Razılık Biati” denmiş, bir ağaç altında biat edildiği için ağaca da “ Şeceret-ür Rıdvan — Razılık ağacı” adı verilmiştir. Sofilerin mürşitlerine biatleri, bu esasa bağlanır. Onlarca mürşidin eli, şeyhten şeyhe, Peygamber'e kadar gider. Peygamber'in eliyse Tanrı eli demektir. Hattâ bunu 'El ele, el Hakk'a“ diye anlatırlar.
B. 3006. Eshab-ı Kehf, mağaralarında uyurlarken beyitte, âyetten alınarak söylendiği gibi güneş, üstlerine vurmaz, doğunca mağaranın sağına, batarken de soluna dokunurdu
(Sure: 18 — Kehf, âyet: 17. 392 nci beytin izahına da bakınız).
B. 3019. ” Şâvirhüm“ onlarla danış, onlarla meşverette bulun demektir. 3 üncü surenin (Âl-i İmran) 159 uncu
âyetinde geçer.
B. 3065. Bu mesel, yani devenin iğne yordamından geçmesi meseli, Kur'an'da da geçer (Sure: 7 — A'raf, âyet: 40).
B. 3071. ” O, her gün ve her an bir iştedir.“ (Sure: 55 — Rahman, âyet: 29).
« 01 ... 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 ... 171 »