Ana Sayfa » Rus Edebiyatı Klasikleri » Ana : 01


ANA

MAKSİM GORKİ


Yazan: Maksim Gorki
Türkçesi: Zaven Biberyan
Oda Yayınları, 10. Basım, Eylül 1992

BİRİNCİ KISIM

BİRİNCİ BÖLÜM

İşçilerin yaşadığı dış mahallenin dumanı ve yağ kokusu içinde, fabrikanın düdüğü her gün böğürüp titreşirdi. Asık suratlı, kasları hâlâ yorgun insanlar, ürkütülmüş hamam böcekleri gibi telâşla dışarı fırlardı kül rengi evlerden. Alacakaranlığın soğuğu içinde, kaldırımsız sokaklardan, vıcık vıcık kara pencereleriyle sakin ve kayıtsız bekleyen yüksek taş binaya doğru giderlerdi. Adımları şaklardı çirkefte. Uykulu, boğuk haykırışlar karşılardı onları, kötü küfürler savrulurdu. Sonra makinelerin boğuk gürültüsü, istimin homurtusu işitilirdi. Asık suratlı kara bacalar, mahallenin üstüne kaldırılmış kalın sopalar gibi gökyüzüne doğru yükselirdi.
Akşam olup da batan güneşin kızıl ışınları pencere camlarını tutuşturunca, fabrikanın taş karnı kusmuk gibi dışarı atardı öğüttüğü insanları ve yüzleri isten kararmış işçiler aç insanlara özgü parlak dişlerini göstererek yeniden sokaklara dolar, ortalığa makine yağı kokuları yayarlardı ekşi ekşi. Artık sesler canlı ve hatta neşeli çıkardı, çünkü forsalık o gün için son bulmuştu, evde akşam yemeği yiyip dinleneceklerdi.
Fabrika bir gün daha yutmuştu. Makineler, insan kaslarındaki bütün gücü kendi ihtiyaçları için emmişti. O gün de geçip gitmişti hiç iz bırakmadan. İnsan bir adım daha atmıştı mezarına doğru. Fakat dinlenmek tatlı şeydi, dumanlı meyhane zevkliydi ve insan seviniyordu işgününün son bulmasına.
Bayram günleri, saat ona dek uyunurdu. Sonra, ağırbaşlı ve evli kimseler en iyi elbiselerini giyip kilisedeki ayine giderler, dinsel görevlere karşı gösterdikleri ilgisizlik yüzünden gençleri kınarlardı. Kilise dönüşü, yemek yenir ve akşama kadar yatılırdı.
Yıllar boyunca biriken yorgunluk iştah bırakmazdı. Yemek yiyebilmek için, çokları içki içerler, midelerini kavurucu alkolle uyarırlardı.
Akşam olunca, sokaklarda tembel tembel dolaşılırdı. Lastik çizmesi olan, kuru havada bile çizmesini giyerdi; şemsiyesi olan, hava güneşli bile olsa, şemsiyesini alırdı.
Birbirleriyle karşılaşınca fabrikadan makinelerden söz ederler, ustabaşılara verip veriştirirlerdi. Sözler, düşünceler, hep çalışmayla ilgili konuları kapsardı. Geçip giden günlerin renksiz tekdüzeliği içerisinde tek tük basit bir fikir kıvılcımı parlarsa, o bile çoktu. Erkekler eve dönünce kanlarıyla kavga ederler, çoğu zaman da sille tokat döverlerdi onları. Gençler kahvehanede kalırlar, ya da birbirlerinin evinde toplanır, akordeon çalar, rezil şarkılar söyler, dans eder, edepsizlikler anlatırlar ve içki içerlerdi. Çalışmaktan bitkin düşen erkekler kolayca sarhoş olurlardı. İçki onları yok yere sinirlendirir ve bu hastalığa varan sinirlilik, bir yerden patlak vermek isterdi. O zaman, boşalmak için, yoktan bir bahane icat ederek hayvani bir öfkeyle birbirlerine girerler, kanlı döğüşler çıkardı. Kimileri sakatlanır, arada sırada ölenler olurdu.
«   01   02   03   04   05   06   07   08   09   10   11   ...    262   »