Ana Sayfa » Rus Edebiyatı Klasikleri » Ana : 03
görünce bir taş, bir tahta, bir demir parçası yakalar, bacaklarını açıp sağlam durur, sessiz sedasız düşmanını beklerdi. Gözlerinden boynuna kadar uzanan bir sakalla örtülü yüzü ve kıllı elleri herkese dehşet verirdi. Özellikle gözlerinden korkarlardı, karşısındakini çelik matkap gibi delen küçük gözlerinden. Onunla göz göze geldiler mi, korku nedir bilmeyen, acımasızca vurmaya hazır vahşî bir güç karşısında bulunduklarını hissederlerdi. Boğuk bir sesle:
«Siktir olun, leşler!» derdi.
İri sarı dişleri yüzündeki gür kılların ortasında parıldardı. Hasımları ona hakaretler, küfürler yağdırırlar, ama korkup geri çekilirlerdi. O yine:
«Leşler!» diye bağırırdı.
Biz gibi delici, kötü bakışlı gözleri ateş saçardı. Sonra başını dikip meydan okur, onları kovalar, kışkırtırdı: «Hadi bakalım, kim istiyor ölmek?» Kimse istemezdi ölmek…
Az konuşurdu. En çok, «leş» sözcüğünü kullanırdı. Fabrikanın ustabaşısına da «leş» derdi, polise de. Karısına hitap ederken de bu sıfatı kullanırdı:
«Pantolonlarımın yırtık olduğunu görmüyor musun, leş?»
Oğlu Pavel on dört yaşına varınca bir gün, Viasov onu saçlarından yakalamaya heveslendi. Gelgelelim Pavel ağır bir çekiç kaptı ve kısaca:
«Bana dokunma…» dedi.
«Nasıl?» dedi baba.
Ve körpe bir kayın ağacı üzerine düşen bir gölge gibi, narin, fidan boylu oğlanın üzerine yürüdü.
«Yeter.» dedi Pavel. «Beni dövmene izin vermem artık…»
Ve çekici kaldırdı.
Baba oğlana baktı, ellerini arkasına kavuşturdu, pis pis gülerek:
«İyi ya…» dedi.
Sonra derin derin içini çekerek ekledi:
«Leş oğlu leş!»
Az sonra karısına şöyle dedi:
«Artık benden para isteme. Geçimini Pavel sağlayacak…»
Kadın cesaret aldı:
«Yani bütün paranı içkiye mi vereceksin sen?» «Bu senin üzerine vazife değil, leş. Bir metres tutacağım…»
Metres falan tutmadı, ama, o günden sonra öldüğü güne kadar, yani aşağı yukarı iki yıl, ne oğlunun yüzüne baktı, ne de ona bir söz söyledi.
« 01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 ... 262 »