Ana Sayfa » Rus Edebiyatı Klasikleri » Ana : 12


ANA

MAKSİM GORKİ


Acayip kılıklı kötü yaratıkların karanlıkta her yönden eve doğru süzüldüklerini sanıyordu. İki büklüm, sağa sola bakınarak sessiz adımlarla yaklaşıyorlardı sanki.' işte gerçekten birisi yürüyordu evin etrafında, duvarı elliyordu.
Bir ıslık sesi yükseldi, ince hüzünlü, tatlı bir ses, gecenin karanlığında titreşti, yaklaştı bir şey arar gibi. Sonra, pencerenin altında birdenbire sustu; sanki tahta bölmeye saplanmıştı.
Kapının önünde ayak sesleri vardı. Ana titredi, yerinden kalktı. Gözleri büyüdü.
Kapı açıldı. Önce kocaman pelüş kalpaklı bir baş göründü. Sonra uzun bir vücut eğilerek usulca içeri girdi, doğruldu, sağ kolunu telâşsız yukarı kaldırdı, derin bir soluk aldı, göğüsten gelen derin bir sesle:
«İyi akşamlar!» dedi.
Ana sesini çıkarmadı, yalnızca eğilerek aldı selâmı. «Pavel yok mu?»
Adam ağır ağır kürklü ceketini çıkardı, bir ayağını kaldırıp çizmesindeki karı kalpağıyla silkti, sonra öbür ayağındaki karları düşürdü, kalpağını bir köşeye fırlattı, uzun bacakları üzerinde sallana sallana odayı girdi. Bir iskemlenin yanına gitti, sağlam olup olmadığını anlamak istercesine ötesini berisini inceledi, sonunda oturdu, eliyle ağzını kapatarak esnedi. Yusyuvarlak bir kafası vardı. Saçları çok kısa kesilmiş, sakalı tıraşlıydı. Uzun bıyıklarının uçları sarkıktı. Kül rengi iri patlak gözleriyle odayı gözden geçirdi, bacak bacak üstüne attı, iskemlesinde sallanarak sordu:
«Bu kulübe sizin mi yoksa kirada mısınız?»
Karşısında oturmakta olan Pelageya:
«Kiradayız,» diye yanıtladı:
«Pek de ahım şahım bir yer değil hani!»
Pelageya usulca:
«Pavel şimdi gelecek, bekleyin,» dedi.
Uzun boylu konuk, sakin sakin:
«Ben de bekliyorum zaten!» dedi.
Sakin duruşu, tatlı sesi ve yüzündeki yalınlık anayı yüreklendirdi. Adam içtenlikle, dostça bakıyordu kendisine. Saydam gözlerinin içinde neşeli bir ışık yanıyordu sanki. Uzun bacaklı, köşeli, kamburca vücudunda, karşısındakinin sempatisini çeken hoş bir şey vardı. Mavi bir gömlek, paçaları çizmelerinin içine sokulmuş siyah pantolon giymişti. Ama, kim olduğunu, nereden geldiğini, oğlunu çoktan mı tanıdığını soracak oldu. Ama adam ansızın tüm vücuduyla ileri geri sallanarak:
«Küçükanne, kim deldi alnınızı öyle?» diye sordu.
Sesi teklifsizdi. Işıl ışıl gözlerinde hoş, aydınlık bir gülümseme görülüyordu. Ama sorduğu şey Pelageya'nın canını sıkmıştı. Dudaklarını sıktı, bir an sessiz durduktan sonra soğuk bir nezaketle cevabı yapıştırdı:
«Sizin neyinize gerek, beyefendiciğim?»
Adam boylu boyunca Pelageya'ya döndü:
«   01   02   03   04   05   06   07   08   09   10   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20   21   22   ...    262   »