Ana Sayfa » Rus Edebiyatı Klasikleri » Ana : 245


ANA

MAKSİM GORKİ


yargıçlara ve yargılarına karşı dayanılmaz bir küçümsemeye dönüştü. Alnının altında bir ağrı belirdi. Ağrıyan yeri eliyle kuvvetlice sıkıp çevresine baktı. Sanıkların akrabaları parmaklığa yaklaşıyorlardı. Konuşmaların uğultusu salonu kapladı. Ana da Pavel'in yanına gitti, elini sıktı, hıçkırmaya başladı. Utanç ve sevinç doluydu içi. Bir karşıt duygular karmaşası içinde bocalıyordu. Pavel okşayıcı laflar etti; Küçükrusyalı şakalaşıp gülüyordu.
Bütün kadınlar ağlıyorlardı. Ama daha çok, üzüntüden değil de alışkanlıktan, insanın kafasına inen beklenmedik, sert bir darbenin sersemleştirici acısı değildi bu. Çocuklardan ayrılacaklarını bilmenin hüznü sarmıştı herkesi. Gelgelelim, o günün yarattığı izlenimlerde bu hüzün de eriyip yitiyordu. Ana-babalar evlâtlarına karmaşık duygularla bakıyorlardı. Gençliğe karşı besledikleri kuşku, kendilerini üstün sayma alışkanlığı, garip bir saygıya karışıyordu. Şimdi nasıl yaşayacaklarını düşünüyorlardı üzüntü içinde. Bu bunaltıcı düşünce, başka bir yaşam, daha iyi bir yaşantı olanağından korkusuzca sözeden gençlerin uyandırdıkları ilgi karşısında etkisiz kalıyordu. Gerçi bu tür duyguları dile getirmeye alışkın olmadıkları için çok konuşuyorlardı, ama hep basit şeylerden sözediyorlardı: çamaşır, giysi, sağlığını korumak gibi…
Bukin'lerin büyüğü, küçük kardeşini yüreklendirmeye uğraşıyordu:
«İşte adalet dedikleri bu!»
KardeÅŸi:
«Bizim sığırcık kuşuna iyi bak…» diye karşılık veriyordu.
«Sen merak etme!»
Sizov yeğeninin elini tutuyor, ağır ağır;
«Eee, Fedor, demek gidiyorsun!» diyordu.
Fedor eğildi, kurnaz bir gülümsemeyle bir şeyler fısıldadı kulağına. Yanlarında bulunan muhafız eri de gülümsedi, ama hemen sert bir tavır takınarak öksürdü.
Herkes gibi Ana da aynı konulardan sözetti Pavel'e. Çamaşırlardan, sağlığını korumaktan, falan, filan… Oysa yüreğinde neler vardı neler! Sandrin konusunda, Pavel konusunda, bizzat kendisi konusunda soracağı şeyler. Söylediği bütün sözlerde oğluna karşı beslediği sonsuz sevgi, onun hoşuna gitme isteği, ona daha çok yakınlık gösterme hevesi çırpınıyordu. Beklediği o müthiş şeyin korkusu dağılmış, hiç de hoş olmayan bir ürpertiye ve yargıçlara karşı duyduğu hınca bırakmıştı yerini. İçhde engin, ışıklı bir sevincin doğduğunu seziyordu, ama bu sevinci anlayamıyor, heyecanlanıyordu. Küçükrusyalı herkesle ayrı ayrı konuşuyordu. Ana, Andrey'in birkaç tatlı söze Pavel'den daha çok gerek duyduğunu anladı.
«Bu yargılamadan hoşlanmadım!» dedi ona. Andrey minnetle gülümsedi:
«Niye, küçükanne?» diye haykırdı. «Eski bir çark bu, ama hâlâ işliyor…»
Ana, duraksaya duraksaya:
«Korkulacak bir şey değil.» dedi. «İnsan anlayamıyor… adalet bunun neresinde?»
«Ha! Adalet mi istiyordunuz? Siz mahkemelerin gerçeği aradığını mı sanıyorsunuz?»
Ana içini çekti, gülümsedi.
«   01   ...    35   36   37   38   39   40   41   42   43   44   45   46   47   48   49   50   51   52   53   54   55   ...    262   »