Differences

This shows you the differences between two versions of the page.

Link to this comparison view

rus_klasikleri:ana_32 [2015/11/10 15:05] (current)
Line 1: Line 1:
 +~~NOCACHE~~ 
 +<​php>​tpl_youarehere();</​php>​ 
 +---- 
 +<​php>​esnek_yatay_reklam();</​php>​ 
 +[<​2>​] 
 +~~Title: Ana : 32~~ 
 +=== ANA === 
 +=== MAKSİM GORKİ === 
 +---- 
 +Pavel başıyla evet dedi. Subay tHyığının ucunu burarak devam etti: \\ 
 +«Evinde arama yapacağım... Kalk bakalım, kocakarı... Bunlar kim peki?» \\ 
 +İçeri baktı ve hızlı adımlarla odaya girdi: «Kimsiniz siz?» \\ 
 +Tanık olarak çaÄŸrılmış iki kiÅŸi geliyordu. Biri ihtiyar Dökmeci Tveryakov'​du,​ öbürü de kiracısı, Ateşçi Ribin'​di. Siyah saç ve sakallı, ciddi bir adam olan Ribin tok bir sesle: «Selâm Pelageya!» dedi. \\ 
 +Ana bir yandan giyiniyor, bir yandan da kendi kendini yüreklendirmek için söylenip duruyordu. \\ 
 +«İyi doÄŸrusu! Gecenin köründe geliyorlar... millet yatmış... onlar geliyorlar!..» \\ 
 +Oda dar geliyordu. Keskin bir cila kokusu sinmiÅŸti havaya. İki jandarma ile mahallenin polis komiseri Riskin çizmelerini döşeme üzerinde rap rap öttürüyorlar,​ kitapları raftan indirip masanın üzerine, subayın önüne istif ediyorlardı. İki kiÅŸi de yumruklayarak duvarı yokluyor, sandalyelerin altına bakıyorlardı. Birisi zar zor ocağın üzerine tırmandı. Küçükrusyalı ile VesovkiÅŸov bir köşeye çekilip birbirlerine sokulmuÅŸlardı. Nikolay'​ın çopur yüzü kızıl beneklerle örtülmüştü. Gözlerini subayın yüzünden ayıramıyordu. Andrey bıyıklarıyla oynuyordu. Ana odaya girince, başını sallayarak dostça gülümsedi ona. \\ 
 +Pelageyâ korkusunu yenmeye çalışarak ilerledi. Her zamanki gibi yan yan yürümüyordu ÅŸimdi. Göğsünü ileriye doÄŸru dik tutuyordu. Bu duruÅŸu onu özentili ve gülünç gösteriyordu. Yürürken gürültü ediyor, kaÅŸlarını titretiyordu. \\ 
 +Subay, beyaz elinin ince uzun parmaklarıyla kitapları alıp sayfalan çabuk çabuk çeviriyor, silkiyor, sonra usta bir hareketle bir kıyıya atıyordu. Kimi zaman kitaplardan biri yere düşüyordu. Kimse konuÅŸmuyordu. Kan ter içinde kalan jandarmalar burunlarını çekiyorlardı. Mahmuzlar sakırdıyor,​ arada sırada bir soru iÅŸitiliyordu:​ «Buraya bakıldı mı?» \\ 
 +Pelageyâ, Pavel'​in yanında durdu, bölmenin yakınında. O da, oÄŸlu gibi, kollarını göğsü üzerinde kavuÅŸturdu ve subayı izledi. Dizleri titriyor, gözleri buÄŸulanıyordu. \\ 
 +Ansızın VesovÅŸikov'​un sesi sessizliÄŸi bıçak gibi kesti: \\ 
 +«Kitapları yere atmanın ne anlamı var?» \\ 
 +Ana ürperdi. Tveryakov, sanki ense köküne bir darbe yemiÅŸ gibi kafasını salladı. Ribin öksürdü, dikkatle Nikolay'​a baktı. \\ 
 +Subay gözlerini kısarak bir an o çopur, hareketsiz yüze baktı. Parmakları daha hızlı çevirmeye baÅŸladı sayfaları. Zaman. zaman gök gözlerini öyle açıyordu ki, müthiÅŸ bir aÄŸrısı var da artık dayanamayıp çılığı basacak sanıyordu insan. \\ 
 +VesovÅŸikov bir kez daha: \\ 
 +«Asker!» dedi, «kaldır kitapları.» \\ 
 +Jandarmalar hep birden VesovÅŸikov'​a döndüler, sonra subaya baktılar: Subay yine başını kaldırdı. Nikolay'​ın kocaman karaltısına derin bir bakış fırlattı, sonra yayvan burundan çıkan bir sesle: \\ 
 +«Öyle ya... kaldırın...» dedi. \\ 
 +<​php>​sayfa_numaralama(262);</​php>​ 
 +<​php>​esnek_yatay_reklam();</​php>​