Ana Sayfa » Rus Edebiyatı Klasikleri » Ana : 48
«Pavel, yavrum, nen var?»
Pavel düşünceli düşünceli:
«Başım ağrıyor,» dedi.
«Sen yat, ben gidip doktor çağırayım.»
Pavel, anasına baktı.
«Hayır, hayır, gereği yok,» dedi.
Ve birdenbire sesini alçaltarak:
«Ben gencim, gereğince deneyli değilim, durum bu!.. Bana güvenmediler, ardımdan gelmediler, demek ki gerçeği anlatamadım onlara!.. Gücüme gidiyor bu… küçük düştüm!»
Ana oğlunun asık yüzüne baktı, onu avutmak için tatlı bfr sesle:
«Bekle!» dedi. «Bugün anlamadılar, yarın anlarlar…» «Anlamaları gerekirdi!»
«Elbette… görüyorsun işte, ben bile anlıyorum gerçeği…»
Pavel anasına yaklaştı.
«Ama sen yiğit bir kadınsın, ana…»
Ve öte tarafa döndü. Pelageya, oğlunun alçak sesle söylediği sözlerden öylesine şiddetli bir coşkunluğa kapıldı ki, tepeden tırnağa ürperdi. Pavel'in bu okşayıcı övgüsünü içinde saklamak için elini yüreğine bastırarak uzaklaştı.
Geceleyin, Pelageya uyurken, oğlu da yatağında okurken, jandarmalar yine geldiler, azgınlıkla her yanı aramaya başladılar. Ne avlu kaldı aramadık, ne de tavanarası. Sarı benizli subay ilk gelişindeki gibi kırıcı, alaycı davrandı, onları küçük düşürmekten zevk aldı. Ana-oğulu yüreklerinden vurmaya çalıştı. Ana bir köşede oturmuş susuyor, gözlerini oğlundan ayırmıyordu. Pavel, heyecanını bastırmaya çabalıyor, ama subay güldüğü zaman parmakları garip bir biçimde oynuyordu. Jandarmaya karşılık vermemek için kendini zor tuttuğu, onun alaylarına katlanmak için kendini çok sıktığı belli oluyordu. Daha çok, kin duyuyordu, ve bu kurşunî üniformalı, mahmuzlu, davetsiz gece konuklarına karşı duyduğu kin, korkusunu silip süpürüyordu.
Pavel fırsatını bulup anasına fısıldadı:
«Götürecekler beni…»
Ana başını eğdi, usulca:
«Anlıyorum…» diye yanıtladı.
Evet, anlıyordu: onu hapse tıkacaklardı, çünkü o gün işçilere seslenmişti. İyi ama tümü de onunla aynı kanıdaydı, öyleyse hepsi onu savunmalıydılar… o zaman, çabucak çıkardı hapisten…
Oğlunu kolları arasına alıp sıkmak ve ağlamak isterdi, ama subay yanıbaşında durmuş, kısık gözlerini üstüne dikmişti. Dudakları titriyor, bıyıkları oynuyordu. Bu adam gözyaşları, iniltiler, yalvarıp yakarmalar bekliyor gibi geldi Pelageya'ya.
« 01 ... 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 ... 262 »