Ana Sayfa » Rus Edebiyatı Klasikleri » Ana : 50
Oğlunun parçalanmış, kanlı vücudu gözleri önüne geldi. Dehşet, donmuş kil gibi göğsüne çöktü, ezdi. Gözleri yanıyordu. Ocağı yakmadı, yemek pişirmedi, çay içmedi. Ancak gece geç vakit bir lokma ekmek yedi. Yatağa girince, ömrü boyunca hiç bu derece yalnız, böylesine çıplak olmadığını düşündü. Son yıllarda, önemli, mutlu bir şeyin bekleyişi içerisinde yaşamaya alışmıştı. Çevresinde gürültülü ve neşeli gençler canlı, cıvıl cıvıl bir hava yaratıyorlardı. Bu kaygılı ama iyi yaşantının yaratıcısı olan oğlunun ciddi yüzü hep karşısındaydı. Şimdi oğlu orada değildi artık. O olmayınca da başka hiçbir şey kalmadı demekti.
Gün geçti, gece oldu, uykusuz bir gece, sonra daha uzun bir gün başladı, birisi çıkagelir diye umutlandı, ama kimse çalmadı kapısını. Akşam oldu, gece oldu. Buz gibi bir yağmur süzülüyordu duvarlardan. Rüzgâr ocağın içine üfürüyordu. Döşemenin altında bir şeyler kıpındanıyordu. Damdan sular akıyordu damla damla; damlaların hüzünlü sesi saatin tiktakına eşlik ediyordu. Sanki evin tümü korkudan donakalmış, çevresinde olup bitenleri umursamadan usul usul sallanıyordu…
Pencere tıklatıldı, önce bir, sonra iki tıklama.
Alışkındı bu işarete, ürkmezdi; bu kez, sevinçten ürperi. Belirsiz bir umutla yataktan fırladı, omuzlarına bir şal aldı ve kapıyı açtı.
Samoylov girdi içeri. Onu izleyen ikinci adam şapkasını gözleri üzerine indirmiş, yüzünü paltosunun yakasıyta örtmüştü.
Samoylov, Ana'yı selâmlamadı. Suratı asık ve kaygılıydı bu kez:
«Uyandırdık mı?» diye sordu.
«Uyumuyordum,» dedi Ana.
Ve susarak gözlerini ziyaretçilere dikti, bekledi.
Samaylov'un arkadaşı derin bir soluk verdi, şapkasını çıkardı, kısa parmaklı geniş elini Ana'ya uzattı, eski bir dostla konuşuyormuş gibi içtenlikle:
«İyi akşamlar, Ana!» dedi. «Beni tanımadınız mı?»
Pelageya birdenbire sevinçle doldu.«Siz misiniz, Yegor İvanoviç?» diye haykırdı.
Ziyaretçi, papaz gibi uzun saçlı iri başını eğerek:
«Ta kendisi!» dedi.
Açık bir gülümseme aydınlatıyordu yuvarlak yüzünü. Sevecen ve duru bakışlı küçük gri gözlerini Ana'ya dikti. Kısa, kalın, yuvarlak boynu ve kısa kollarıyla semavere benziyordu. Yüzü parlıyordu. Yüksek sesle soluyordu. Göğsünden boğuk bir nezle hırıltısı çıkıyordu.
«Odaya geçin, ben hemen giyineyim,» dedi Pelageya.
Samoylov düşünceli bir tavırla, göz ucuyla Ana'ya bakıp:
«Size söyleyeceklerimiz var,» dedi. Yegor İvanoviç, odaya geçerek:
« 01 ... 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 ... 262 »