Ana Sayfa » Rus Edebiyatı Klasikleri » Ana : 24
çekişleri, ne de ayırım yapmaksızın kötülüğü de, iyiliği de ezmeye kararlı bir cüretkârın meydan okuyuşu duyuluyordu. Uğradığı hakaretin öcünü alma pahasına her şeyi yokedebilen, ama herhangi bir şeyi yaratmaktan âciz kimselerin körükörüne besledikleri kin de değildi bu. Eski dünyadan köleler dünyasından, hiç bir yankı yoktu bu şarkıda,
Ana, şarkının sert sözlerinden, ağırbaşlı ezgisinden hoşlanmıyordu, ama bu şarkıda sözcüklerden ve seslerden daha büyük bir güç vardı. Bu güç, sözcükleri de, sesleri de bastırıyor, düşüncenin ulaşamayacağı kadar ulu bir şeyin varlığını hissettiriyordu insanın içinde. Ana, bunu gençlerin yüzlerinde, gözlerinde görüyor, yüreklerinde duyuyor ve kendini bu güce kaptırarak her zaman özel bir dikkatle, öteki şarkılardan daha büyük bir kaygıyla dinliyordu.
Gençler de bu şarkıyı öteki şarkılardan daha hafif sesle söylüyorlardı, ama yine de hepsinden daha güçlü çıkıyor, baharın birinci günü gibi sarhoş ediyordu herkesi.
Somurtkan VesovÅŸikov:
«Bunu sokakta söylemenin zamanı gelmiş olsa gerek!» diyordu.
Babası hırsızlık suçundan yeniden hapse girince, sakin sakin:
«Şimdi benim evimde toplanabiliriz…» dedi.
Hemen her akşam işten sonra, içlerinden biri Pavel'in evine gelirdi. Hep birlikte okurlar, kitaplardan bölümler aktarırlardı. Tasalıydılar ve yıkanmaya zaman bulamıyorlardı. Kitapçıklarını ellerinden bırakmadan akşam yemeğini yiyorlar, çaylarını da çalışırken içiyorlardı. Konuşmaları gitgide anlaşılmaz hale geliyordu Ana için.
Pavel sık sık:
«Bize bir gazete gerek!» diyordu.
Çalkantılı ve hayhuylu bir yaşantıya dalmaktaydılar. Gittikçe Jjartan bir susuzlukla kitaptan kitaba koşuyorlardı. Tıpkı çiçekten ^çiçeğe konan arılar gibi…
Bir gün, Vesovşikov:
«Bizden sözedilmeye başlanıyor,» dedi. «Mutlaka yakında . yakalayacaklar bizi…»
«Su testisi su yolunda kırılır,» dedi Küçükrusyalı.
Andrey her geçen gün biraz daha hoşuna gidiyordu Pelageya'nın. 'Küçükanne' diye çağırdığı zaman, tatlı bir çocuk elinin yanağını okşadığı duygusuna kapılırda Eğer Pavel'in işi çıkarsa, pazar günleri odunu o yarardı. Bir gün omuzunda bir tahtayla geldi. Baltayı aldı, evin girişindeki çürük bir basamağı ustalıkla çabucak değiştiriverdi. Başka bir gün, yıkılmak üzere olan tahtaperdeyi onardı. Çalışırken, tat
lı, yanık havalar çalardı ıslıkla.
Bir gün Ana, oğluna dedi ki:
«Küçükrusyalıyı evimize alsak mı, ha? Ne dersin? İkiniz için de iyi olur, birbirinizin evine koşmaktan kurtulursunuz.» Pavel omuzlarını silkti.
«Ne diye sıkıntıya sokacaksınız kendinizi?» diye sordu.
« 01 ... 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 ... 262 »