Ana Sayfa » Rus Edebiyatı Klasikleri » Ana : 38


ANA

MAKSİM GORKİ


Ribin gülümsedi. Dişleri beyaz ve sağlamdı.
«Sonra da… arama işte. Özellikle bu arama çekti beni sizin yanınıza. Sen, Küçükrusyalı, Nikolay, şey davrandınız…»
Aradığı sözcüğü bulamadı, sustu, parmaklarıyla masayı tıkırdatarak pencereye doğru baktı.
«Kararlılığınızı gösterdiniz. 'Ekselans, siz kendi işinizi yapın, biz de kendi işimizi yaparız' diyordunuz sanki. Küçükrusyalı da yiğit bir delikanlı. Çoğuz kez, fabrikada konuşurken onu dinlerim de, işte bunu ezemezler, bunu yalnız ölüm paklar, diye düşünürüm. Mangal gibi yürek var onda! Bana inanıyor musun. Pâvel?»
Pavel başını salladı.
«Evet,» dedi.
«İyi. Bak, ben kırk yaşındayım.*Senden iki kat daha yaşlıyım, ama yirmi kat fazla şey görüp geçirdim. Üç yılı aşkın askerlik yaptım, iki kez evlendim, ilk karım öldü, öbürünü terkettim. Kafkasya'da bulundum, dukhabor'ları tanırım… Başkasının yaşamını kendi ellerinde sanırlar, aslanım. Ama öylesi değil işte!»
Ana bu tok sözleri can kulağıyla dinliyordu. Olgun bir adamın, oğlunu ziyarete gelip itirafta bulunurcasına konuşması hoşuna gidiyordu. Ama Pavel konuğuna karşı fazla soğuk davranır gibiydi. Bu izlenimi silmek için:
«Bir şey yer misin, Mikhail?» diye sordu Ribin'e.
«Teşekkür ederim, Ana! Yedim de geldim… Demek ki, Pavel, yaşamın gidişi hiç de hoş değil, ha?»
«Yo! İyi gidiyor. Baksanıza, sizi açıkyüreklilikle evime getirdi işte. Bizleri birleştiriyor yavaş yavaş. Gün gelecek, ömrü boyunca çalışan bizleri, hepimizi birleştirecek! Adaletsizdir, zordur bizim için ama gözümüzü açan da odur. Acı anlamını da ondan öğreniyoruz. Yaşamın akışını nasıl hızlandıracağımızı da gösteren yine yaşamın ta kendisidir.» Ribin Pavel'in sözünü kesti:
«Doğrudur! İnsanı yenilemek gerek. İnsan uyuz olmuşsa hamama götürür, yıkar, temiz üstbaş giydirirsin iyileşir, değil mi? Ama, insanın içini nasıl temizlersin? İşte sorun bu!»
Pavel, resmî makamlar konusunda; fabrika konusunda; yabancı ülkelerde işçilerin haklarını nasıl korudukları konusunda Jıateşli ateşli konuşmaya başladı. Ribin ara sıra bir sözü vurgulanmak istercesine parmağını masaya vuruyordu. Geigeieiim bir kez bile 'Tamam, dediğin doğru!' demedi.
Bir ara gülüverdi ve usulca: «Sen daha gençsin, insanları tanımazsın!» dedi.
Pavel, Ribin'in karşısına durdu, ağırbaşlı bir tavırla şu ! karşılığı verdi:
«Gençlikten, yaşlılıktan söz etmeyelim! Hangi fikirler daha … doğru, ona bakalım.»
«Peki, öyleyse bizi Tanrı konusunda bile aldatmışlar mıdır sence? Evet, değil mi? Ben de dinimizin doğru din olmadığını düşünüyorum.»
O anda Ana lafa karıştı. Oğlu Tanrıdan ve kendisi için kutsal olan iman sorunlarında söz açınca, hep Pavel'le göz-göze gelmeye çalışır, din duygularını incitmemesini bakışlarıyla anlatırdı. Ne var ki Tanrıya inanmadığını belirten sözleri altında gerçekte bir iman yattığını sezer gibi olur, bu duygu da onu rahatlatırdı. 'Ne düşündüğünü bir anlayabilsem!' derdi içinden. Olgunluk çağına ermiş Ribin'in, Pavel'in
«   01   ...    28   29   30   31   32   33   34   35   36   37   38   39   40   41   42   43   44   45   46   47   48   ...    262   »