Ana Sayfa » Rus Edebiyatı Klasikleri » Ana : 43


ANA

MAKSİM GORKİ


girmeyi başarınca, birdenbire heyecandan uğuldayan, kara yoğun bir kitlenin ortasına düştüler. Ana, bütün başların aynı yöne, demirhane atölyesinin duvarına dönük olduğunu gördü. Orada, Sizov, Makhotin, ve Vialov ve daha beş altı işçi, olgun yaşta, nüfuzlu işçiler, kırmızı tuğlalı duvarının önünde hurda demir yığını üzerinde ayakta duruyorlardı.
«İşte Vlasov geldi!» diye bağırdı biri.
«Vlasov mu? Buraya gelsin…»
Sağdan soldan aynı zamanda:
«Susun!» diye bağıranlar oldu.
Yakınlardan bir yerden, Ribin'in sakin sesi yükseldi:
«Bir kapikçik için değil, adalet için karşı koymak gerek, asıl sorun bu. Önemli olan bizim kapik değil, öbür kapiklerden daha iri değil bizimki; ama daha ağırdır. Bizim kapikçikte bir müdürün rublesinden daha çok insan kanı vardır. Sorun. bu. Biz bu bir kapiğe değil, kana, gerçeğe değer veriyoruz, sorun bu!»
«Doğru! Yaşa Ribin!»
«Haklısın, ateşçi!»
«İşte Vlasov geldi!»
Makinelerin boğuk gürültüsünü istimin derin soluklarını ve boruların uğultusunu bastıran insan sesleri, havayı dolduran bir patırtı halinde eriyordu. Kollarını sallayan, birbirlerini ateşli, iğneleyici sözlerle kızıştıran kimseler koşuşup duruyordu ortalıkta. Yorgun göğüslerde her zaman uyuklayan öfke şimdi uyanıyor, boşalmak için bir çıkış arıyordu. İnsanlar gittikçe artan bir şiddetle azıyorlar, çatışıyorlardı. Kalabalığın üstünde bir kurum ve toz bulutu yüzüyordu. Kızarmış yüzleri kaplayan ter, esmer yanaklarda siyah yaşlar gibi akıyor, gözler kıvılcımlar saçıyor, dişler parıldıyordu.
Pavel, Sizov'la Makhotin'in yanıbaşına dikiliverdi:
«Arkadaşlar!» diye bağırdı.
Ana, oğlunun yüzünün solgun olduğunu, dudaklarının titrediğini gördü. Ne yaptığının farkında olmayaraktan ilerledi, kalabalıkta yol açtı kendine. Sinirli sesler «Nereye gidiyorsun?» diyordu. Geriye itiyorlardı Ana'yi. Fakat o durmuyordu. Omuzuyla, dirsekleriyle kalabılığı yarıyor, ağır ağır oğluna yaklaşıyordu. Oğlunun yanında olmak istiyordu.
Bu sözcük derin bir anlam taşıyordu Pavel için. «Arkadaşlar!» diye bağırdıktan sonra sesinin kısıldığını hissetti:
mücadeleye atılmanın sevinci boğazını sıkmıştı. Adalet ve hakikat tutkusuyla yanıp tutuşan yüreğini bu adamlara fırlatmanın sevinci içindeydi.
«Arkadaşlar!» diye bir daha seslendi bu sözcük ona güç ve coşkunluk verdi. «Arkadaşlar, kiliseleri ve fabrikaları yapan biziz, zincirleri yapan, gümüşü döken biziz. Herkese, beşikten mezara dek, ekmeği ve zevkleri veren biziz…»
«Tamam, sorun bu, işte!» diye haykırdı Ribin.
«   01   ...    33   34   35   36   37   38   39   40   41   42   43   44   45   46   47   48   49   50   51   52   53   ...    262   »