Ana Sayfa » Rus Edebiyatı Klasikleri » Ana : 73
«Sonra gerçeğe dönünce, çevresine bakınca, her şeyin soğuk ve çamurlu olduğunu görür insan! Millet bezgin, sinirli…»
Derin bir hüzünle ekledi:
«Onur kırıcı bir şey bu, ama gerçek şu ki insandan çekinmeli, insandan korkmalı, dahası… dahası insandan nefret etmeli! İnsan ne yapacağını şaşırır kalır. Yalnızca sevmek ister, ama ne mümkün! Vahşi bir hayvan gibi üzerine saldıranı, seni can saymayanı, insanın yüzünü yumruklayanı nasıl bağışlarsın? Olanaksız. Kendim için değil. Yalnız ben olsam, bütün hakaretlere katlanırım. Ama kaba kuvvet kullananlara boyun eğmek istemiyorum, benim sırtımda başkalarına nasıl dayak atacaklarını öğrenmelerini istemiyorum.»
Şimdi gözlerinde soğuk bir pırıltı oynaşıyordu. İnatçı bir tavırla başını eğdi. Daha kararlı bir sesle şöyle dedi:
«Şahsen bana bir zararı dokunmasa bile, hiç bir kötülüğe göz yummamam gerekir. Yeryüzünde yalnız değilim çünkü. Diyelim ki, hakarete uğradım bugün ve karşılık vermedim dahası»gülüp geçtim, diyelim ki beni yaralamadı… Ama yarın, gücünü üzerimde deneyen saldırgan, bir başkasına da el kaldırır. İşte bunun içindir ki insanlar arasında ayırım yapmak, yüreğimi pek tutmak, ve bunlar benim kardeşlerim,
şunlar değil, demek gerek… Bu doğrudur, ama doğru da olsa hoş değil işte!»
Ana elinde olmayarak subayı ve Sandrin'i düşündü, içini çekti:
«Ekilmemiş buğdayla nasıl ekmek yapılır!..» «İşin acıklı yanı da burda!» diye haykırdı Andrey. «Öyle!»
Birdenbire kocasının yosun tutmuş iri bir taş gibi ağır ve somuttuk suratı geldi gözleri önüne. Küçükrusyalının Nataşa ile evlendiğini, oğlunun da Sandrin'le birleştiğini düşündü. Andrey iyiden iyiye ateşlenmişti:
«Peki bu neden ileri geliyor? Bunu görmek çok kolay, öyle kolay ki gülünç hatta. İnsanların eşit olmamasından ileri geliyor düpedüz. Şimdi, hepsini aynı düzeye koyalım, aklın yarattığı her şeyi, insan elinin yaptığı her şeyi paylaşalım. O zaman korku ve çekememezliğin kölesi olmaktan, cimrilik ve budalalığın zincirlerinden kurtuluruz!..»
Küçükrusyalı ile Ana sık sık böyle söyleşiye dalarlardı. Yeniden fabrikada işe alınan Andrey, aldığı tüm ücreti Pelage-yaya veriyordu. Ana bu parayı almayı, Pavel'in ücretini almak kadar doğal buluyordu.
Kimi zaman Andrey, gözlerinin içi gülerekten: «Biraz okuma yapalım mı, küçükanne, ha, ne dersin?» derdi.
Ana işi şakaya vurarak, ama inatla karşı koyardı. Andrey'in gülümsemesi ona çekingenlik verir, biraz da incitirdi.
'Mademki güleceksin, ne diye okuyacak mışım?' diye düşünürdü.
Öte yandan da, bilmediği birtakım bilimsel sözcüklerin anlamını sorardı, ve bu, gittikçe daha sık oluyordu. Sorarken de hiç yüzüne bakmaz, sesinin ilgisiz çıkmasına çalışırdı. Andrey, Ana“nın kendi kendine gizlice öğrenmeye çalıştığını sezdi. Onun sıkılganlığını anladı ve birlikte okumalarını önermekten vazgeçti.
Çok geçmeden Pelageya:
«Gözlerim iyi görmüyor, Andrey,» dedi. «Gözlük kullanmam gerekecek galiba.»
« 01 ... 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 ... 262 »