Ana Sayfa » Rus Edebiyatı Klasikleri » Babalar ve Oğullar : 01
Romanın yazarı İvan Sergeyeviç Turgenyev, 28 Ekim 1818'de Orel'de doğdu. Soylu bir aileden gelen babası süvari albayı idi. Annesi Varvara Petrovna Lütovina ise aşırı disiplinli bir kadındı. Toprak kölelerine uyguladığı acımasız cezaları zaman zaman çocuklarına da uygulardı. Hatta bu sebeple Turgenyev bir defasında evden bile kaçmıştı. 1827'de ailesiyle birlikte Moskova'ya göçen ve burada iyi bir eğitim alan Turgenyev, çocuk yaşında Fransızca, Almanca ve İngilizce'yi öğrendi. Moskova ve Petersburg üniversitelerinde okuyan yazar, Felsefe Fakültesini iyi derece ile bitirdi. Daha sonra Almanya'ya giden ve bu ülkede dört yıl eğitim gören Turgenyev, 1842'de Rusya'ya geri döndü. Ülkesine döndükten sonra aktif bir hayat yaşamaya başlayan Turgenyev, bir süre memurluk yaptı ise de bu işi sürdüremedi. Yazmaya başlayan Turgenyev, bir yazısından dolayı bir ay da hapse mahkûm edildi. Ünlü yazar 1883 yılı Eylül ayında Fransa'da öldü. Turgenyev, “İlk Aşk”, “Bahar Seli”, “Rudin”, “Devrim Öncesi”, “Duman” ve “Sığıntı” gibi romanları da dünya edebiyatına kazandırdı.
Turgenyev'in “Babalar ve Oğullar” romanı, dünya edebiyatının en önemli klasik eserlerinden birisidir. Bir başyapıt olan “Babalar ve Oğullar”, yazıldığı dönemin diğer eserlerinden farklı, özgün bir eser. Geleneksellikle bireysellik arasındaki çatışmanın izlerinin gözlemlendiği eserde geçtiğimiz yüzyıl Rusya'sından ilginç bir kesit sunuluyor. Nihilizmin (gerçekçilik) ağırlığını hissettirdiği, Rusya soyluları ile köylülerinin iç içe geçmiş yaşantıları ve kuşaklar arası çatışmaların akıcı bir dille kaleme alındığı “Babalar ve Oğullar” aynı zamanda duygusal bir heyecan fırtınası şeklinde geçiyor…
Bissatyon Grigoryeviç Belinski'nin anısına
Kırk yaşlarında, üzerinde damalı bir pantolon ve tozlu bir pelerin olan adam, yolun üstündeki posta hanının alçak sundurmasına çıktı. Takvimler 1859 Mayısının yirmisini gösteriyordu… “Piyotr, hâlâ görülmediler mi?” diye sordu, tombul yüzlü fersiz bakışlı, çenesinde sarı tüyler bitmiş uşağa. Adamın bir kulağındaki küpeden, boyalı saçlarına ve kibar yürüyüşüne kadar her şeyi, yeni kuşaktan biri olduğunu gösteriyordu. Soruya karşılık vermeden önce, kibirli kibirli yola baktı.
“Hayır efendim, görünürlerde kimseler yok” dedi uşağı. “Yok ha?” diye tekrarladı efendisi. “Yok” dedi öteki tekrar.
Adam göğüs geçirdi, sonra küçük bir sıraya oturdu. Ayaklarını altına almış, çevresine düşünceli düşünceli bakıyordu…
Bu kibar bey Nikolay Petroviç Kirsanov'du. Bulunduğu posta hanından on mil uzakta, ufakça bir çiftliği vardı. Kendi ifadesiyle, toprağını bölüp köylülere bıraktıktan sonra, beş bin akrelik bir “çiftlik” kurmuştu. 1812 Savaşı'nda çarpışmış bir general olan babası, kaba saba, yarı cahil ama iyi huylu Rus tiplerindendi. Hayatı boyunca didinmiş durmuş önce bir tugaya, sonra da bir tümene komuta etmişti. Hep taşralarda görev yapmıştı, oralarda rütbesi yüzünden çok sözü geçer bir konumu olmuştu. Oğlu, Nikolay Petroviç, ağabeyi Pavel gibi, Güney Rusya'da doğmuştu ve on dört yaşına kadar evde, ucuz öğretmenler, dalgacı, dalkavuk yaverler, alayın ve kurmayın bunlara benzer kişileri arasında büyümüştü.
Kolyazin ailesinden olan annesi, evlenmeden önce Agatha adını taşırdı, fakat general ile evlenince onu tam adı ile çağırmaya başladılar. Agafokleya Kuzminişna Kirsanov.
« 01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 ... 117 »