Ana Sayfa » Rus Edebiyatı Klasikleri » Babalar ve Oğullar : 13
“Nihilistler” dedi. Arkadiy üstüne basa basa.
“Evet. Eskiden Hegelciler vardı, şimdi Nihilistler türedi. Göreceğiz bakalım, boşlukta, havasız bir boşlukta varlığınızı nasıl sürdüreceksiniz? Şimdi kardeşim Nikolay, lütfen çıngırağı çal da kakaomu getirsinler içeyim, zamanı geldi.”
Nikolay Petroviç çıngırağı çaldı ve “Dunyaşa” diye seslendi. Fakat Dunyaşa yerine Feniçka göründü taraçada. Yirmi üç yaşlarında, pembe beyaz, siyah saçlı, kara gözlü, dudakları çocuk dudağı gibi somurtuk, elleri ince ve beyaz, genç bir kadındı bu. Üstünde tertemiz basma bir entari vardı; yumuşak omuzlarına yeni, açık mavi bir örtü atmıştı. İçi kakao dolu kocaman bir fincan vardı elinde, bunu Pavel Petroviç'in önüne koyduktan sonra birden şaşırdı; güzel yüzünü ince derisine sıcak bir kan dalgası kızıllığı yayıldı. Gözlerini indirdi ve masanın yanında ayakta durdu, parmaklarının ucu ile masaya hafifçe dayanarak. Oraya geldiğinden ötürü utanmış gibi duruyordu ya, bir yandan da, gelmek hakkımdır diye düşünüyordu sanki. Pavel Petroviç kaşlarını çatmıştı ciddi ciddi, Nikolay Petroviç ise sıkıntı içindeydi. “Günaydın Feniçka” diye mırıldandı ağzının içinde.
“Günaydın” diye karşıladı bunu kadın, duyulur duyulmaz bir sesle, sonra kendisine dostça gülümseyen Arkadiy'ye bir göz atıp sessizce çekildi.
Taraçada birkaç dakika süren bir sessizlik oldu. Pavel Petroviç, kakaosundan bir yudum alıp birden başını kaldırdı. “İşte sayın nihilist teşrif buyuruyorlar” dedi yavaşça. Gerçekten de bahçeden Bazarov geliyordu, çiçek tarhlarının üstünden uzun adımlarla yürüyerek. Keten ceketi ve pantolonu çamura bulanmıştı; bir bataklık sarmaşığı dolanmıştı eski yuvarlak şapkasının tepesine, sağ elinde küçük bir torba vardı; torbanın içinde canlı bir şey oynuyordu. Hızla çıktı taraçaya ve başını eğerek, “Günaydın efendim” dedi. “Çaya geciktiğim için özür dilerim. Şimdi geliyorum… Şu mahpusları yerleştirmem gerek.”
“Nedir orda tuttuklarınız, sülük mü?” diye sordu Pavel Petroviç.
“Hayır, hayır, birkaç kurbağa.”
“Yiyecek misiniz, yoksa beslemek için mi?”
“Deneyler yapmak için” diye cevap verdi Bazarov, önemsemeden, sonra eve girdi. “Demek kesip biçecek onları” dedi Pavel Petroviç de hafifçe prensibe inancı yok, yalnız kurbağalara var.“
Arkadiy acıyarak baktı amcasına. Nikolay Petroviç de hafifçe omuzlarını silkti. Pavel Petroviç de anlamıştı ağzından çıkan o ifadenin boşa gittiğini ve başladı çiftlikten, yeni kâhyadan söz etmeye… Kâhya bir gün önce gelmiş ona, Foma adında bir işçiden yakınmış, serserilik ediyormuş bu işçi, hiç söz dinlemiyormuş. “Tam bir Aisopos bu Foma” diye eklemiş kâhya, “Ciğeri beş para etmez biri olduğunu her yerde göstermiş bir adam, ama ileride dank edecek kafasına, bırakacak budalalığı.”
Bazarov gelip masaya oturdu, çabuk çabuk çayını içmeye başladı. İki kardeş sessizce ona bakıyorlardı. Arkadiy çaktırmadan bir babasına, bir amcasına göz attı. “Uzağa mı gittiniz?” diye sordu Nikolay Petroviç.
“Telli kavak koruluğunun yakınına, sizin küçük bataklığın oraya gittim. Altı tane kuş havalandırdım, istersen onları avlayabilirsin Arkadiy. “Demek siz vurmuyorsunuz?” “Hayır”
“Sizin özel uğraşınız fizik, değil mi?” diye sordu Pavel Petroviç, sıra ona gelince. “Evet fizik, genel olarak da doğa bilimleri.”
« 01 ... 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 ... 117 »