Ana Sayfa » Rus Edebiyatı Klasikleri » Babalar ve Oğullar : 17
Pavel Petroviç, Prenses R'den aşkına karşılık gördüğü zaman bile acı çekiyordu, ama kadın ona ilgisini yitirince neredeyse aklı başından gitti. İşkenceler içindeydi artık. Kıskanıyor, ona rahat vermiyor, peşini bırakmıyordu. Bu inatçı kovalamadan usanan kadın ülkeden uzaklaştı. Arkadaşlarının yalvarmalarına, üstlerinin öğütlerine boş vererek Pavel Petroviç işinden ayrılıp prensesin ardına düştü; dört yıl kadar yabacı ülkelerde kaldı. Kimi zaman kovaladı onu, kimi zaman da ondan uzak durmaya çalıştı. Kendinden utanç duyuyor, iradesizliğine kızıyordu, ama boşuna. Kadının şaşırtıcı ve anlamsız görüntüsü ruhunun derinliklerine işlemişti. Sonunda Baden'de bir araya geldiler ve eski ilişkileri yeniden kuruldu. Prenses R. sanki onu hiç böylesine tutku ile sevmemiş gibi davrandı… Fakat bir ay içinde her şey bitti. Ateş son kez parlamış ve tamamen sönmüştü. Kaçınılmaz kopuşu gören Pavel Petroviç, hiç olmazsa onun arkadaşı kalmak istiyordu, böyle bir kadınla arkadaşlık imkanı varmış gibi. Kadın habersizce Baden'den ayrıldı ve onunla karşılaşmaktan sürekli olarak kaçındı. Pavel Petroviç, Rusya'ya döndü, oradan ayrılmadan önceki hayatına başlamayı denedi, fakat eski alışkanlıklarını gideremedi. Hayatı kendine zehir etmiş biri gibi oradan oraya dolaştı durdu. Hâlâ sosyeteye karışıyor, yüksek çevrelerde bulunmuş bir adamın alışkanlıklarını sürdürüyordu. Bir iki yeni gönül serüveninin zaferiyle de gururlanabilirdi; fakat artık ne kendinden ne de başkalarından umutlu değildi, hiçbir işe girişmiyordu. Yaşlanmıştı, saçları ağarmıştı, akşamlarını kulüpte geçirmek, kötümserlik, somurtmak ve bekâr arkadaşları ile tartışıp durmaktı bütün işi… Söylemeye gerek yok, evlenmeyi aklından bile geçirmiyordu. Böylece on yıl geçti. Bu sıkıntılı boş yıllar çabucak geçti gitti. Hiçbir yerde Rusya'daki kadar hızla akmaz zaman derler.
Amcam bir gün kulüpte yemek yerken Prenses R.'nin öldüğünü duydu. Paris'te, yarı çıldırmış bir durumda ölmüştü. Masadan kalktı, uzun bir süre kulübün odalarında dolaştı, kağıt oynayanların arkasında, arada bir donmuş gibi kakılıp kalarak. Ama her zamankinden daha erken dönmedi eve. Birkaç hafta sonra, üstünde kendi adı yazılı bir paket aldı; paketin içinde, prensese vermiş olduğu yüzük vardı. Kadın, sfenksin üstüne bir haç çizmiş ve bilmecenin çözümünün bu haç olduğu mesajını iletmişti ona.
Yıl 1848'in başlarıydı. Babam, o dönemde annemin ölümü üzerine Petersburgu'a geldi. Amcam kardeşi köye yerleştiğinden, beri pek az görmüştü onu. İki kardeşin durumları çok farklıydı, ama 1848'de bu fark azaldı. Babam eşini yitirmişti, amcam da anılarından uzaklaşmıştı. Prensesin ölümünden sonra onu düşünmemeye çalışıyordu. Bu dönem, başkaları için olabileceğinden çok daha ağırdı onun için, çünkü geçmişini yitirmekle her şeyini yitirmiş gibiydi o.
Bir gün babam, “Maryino'ya çağırıyorum seni” dedi ona. Karısının anısına duyduğu saygıdan köyüne bu adı vermişti. “Sevgili karımın yaşadığı günlerde bile sen orayı sıkıcı bulmuştun, şimdiyse korkarım, can sıkıntısından patlarsın.”
“Ben o zaman budalaydım, tatsızdım” diye karşılık verdi Pavel Petroviç. “Şimdi de pek akıllanmış sayılmam, ama o zamandan bu yana duruldum. Onun için, izin verirsen, oraya gelmeye tamamen seninle kalmaya hazırım.”
Bu söze karşılık babam sarıldı ona, fakat amcamın niyetini gerçekleştirmek için son kararı vermesine kadar bir buçuk yıl geçti. Ama köye gelip yerleştikten sonra da artık hiç ayrılmadı ondan. Hatta benim Petersburg'da geçirdiğim o üç yıl boyunca yerinden kıpırdamadı. Okumaya verdi kendisini. Özellikle İngilizce kitaplar okuyordu; gerçekte bütün yaşayışını İngiliz örneğine göre düzenlemişti. Komşularını pek seyrek görüyor, ancak seçimler sırasında kasabaya iniyor, eskiye bağlı toprak sahiplerini, liberal görüşleriyle korkutup kızdırıyordu arada bir. Ama yeni kuşak temsilcilerden de uzak tutuyordu kedini. İki yandakiler de onu “kibirli” buluyor ve gene iki yandakiler de, kusursuz soylu davranışlarından, bir kadın katili olması yüzünden, çok güzel giyinmesinden ve her zaman en iyi otelin en iyi odasında kalmasından ötürü ona saygı duyuyorlardı.
« 01 ... 07 08 09 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 ... 117 »