Ana Sayfa » Rus Edebiyatı Klasikleri » Babalar ve Oğullar : 32


BABALAR VE OĞULLAR

İVAN SERGEYEVİÇ TURGENYEV


şey nasıl da değişmişti: O zaman demek belirsiz olan ilişkileri, şimdi belirlenmişti artık… Ama ne belirlenme! Ölen eşi geldi aklına yine, fakat yıllarca bir arada yaşadıkları o bildik kadın, o tutumlu ev hanımı olarak değil de, ince belli, saf bakışlı, çocuksu boynunun yukarısında sımsıkı bağlanmış saç örgüsü ile bir genç kız olarak düşündü onu. İlk karşılaşmalarını hatırladı. Öğrenciydi o zaman daha. Oturduğu kiralık evinin merdivenlerinde karşılaşmışlardı ve kazaen ona çarptığı için özür dilemek istemişti, fakat sadece “Pardon Monsieur!” sözleri dökülmüştü ağzından. Bu sırada da kız başını önüne eğmiş, gülümsemiş, sonra da birden korkmuş gibi kaçıp gitmişti; ama merdivenin dönemecinde ondan yana bir göz atmış, ciddi bir tavır takınmış ve kızarmıştı. Sonra… İlk çekingen ziyaretler, yarım yamalak sözler, utangaç gülümsemeler, sıkıntılı anlar; üzüntü dönemleri, heyecan kasırgaları ve en sonunda soluk kesici mutluluk… Nereye gitmişti bütün bunlar? Sonra karısı olmuştu, pek az insanın erdiği bir mutluluğa ermişti… “Ama” diye düşündü, “insan o ilk baştaki tatlı anları neden ölümsüzce sonsuza değin yaşamıyor?”
Bu düğümü çözmeye kalkmıyor, fakat o mutlu zamanı belleğinden daha güçlü bir şeyle yaşatmak isteğini duyuyordu: Maşa'nın eskisi gibi yanı başında olmasını, onun sıcaklığını ve soluğunu duymak istiyordu ve ona öyle geliyordu ki, o anda üzerine… Birden yanı başında Feniçka'nın sesini duydu. “Nikolay Petroviç, neredesiniz?” İrkildi. Ne pişmanlık, ne utanç duymuştu. Karısı ile Feniçka arasında bir karşılaştırma yapma imkanını bile kabul etmezdi, fakat Feniçka'nın gelip onu aramaya kalkmasından canı sıkılıyordu. Bu ses ona, kır düşmüş saçlarını, yaşını, şimdiki yaşantısını hatırlatıyordu… Dalmak üzere olduğu geçmişin sisli dalgalarından doğuveren o büyülü evren yitip gitmişti. “Buradayım” diye karşılık verdi. “Geliyorum. Sen git.” (İşte toprak ağalığının belirtileri, diye geçirdi içinden bunu söylerken.) Feniçka gizli bir bakış fırlattı kameriyenin içine, konuşmadan; sonra çekilip gitti. Ve Nikolay Petroviç, böyle düşlere dalmış gitmişken gecenin bastırmış olduğunu şaşarak gördü. Çevresindeki herkes karanlığa ve sessizliğe gömülmüştü. Feniçka'nın yüzü soluk ve zayıf bir aydınlıkla belirmişti. Kalktı, evin yolunu tutmak üzereydi ama heyecan içinde titreyen yüreği öyle kolay kolay sakinleşecek gibi değildi; bahçede, bir ayaklarının ucuna bakarak, bir yığınla yıldızın parladığı gökyüzüne gözlerini kaldırarak üç aşağı beş yukarı dolaştı, düşünceli düşünceli. Yorgun düşünceye değin sürdürdü dolaşmasını, fakat içindeki huzursuzluk, hüzünle karışık özlem bir türlü dinmiyordu. Ah, şimdi ona neler olduğunu bilseydi, Bazarov nasıl da gülerdi! Arkadiy bile suçlardı onu. İşte bakın, kırk dört yaşında, bir çiftlik beyi, toprak ağası ağlıyor, istemeden ağlıyor: Ve bu da çello çalmaktan yüz defa daha kötüydü.
Nikolay Petroviç evine, bütün o ışıklı pencerelerinden kendisine öyle candan bakan rahat yuvasına dönmeye bir türlü karar veremeden dolaşmasını sürdürdü. Karanlıktan çekip alamıyordu kendisini, bahçeden, yüzünde tazeliğini duyduğu havadan ve o hazin tarifsiz duygudan…
Patikanın bir dönemecinde Pavel Petroviçle karşılaştı.
“Ne var?” diye sordu Pavel Petroviç. “Hayalet gibi bembeyaz olmuşsun. Hastasın sen. Neden gidip yatmıyorsun?”
Nikolay Petroviç, ruhsal durumunu kısaca anlattı ve ayrıldı ondan. Pavel Petroviç bahçenin ucuna doğru ağır ağır yürüdü ve o da düşüncelere dalıp gözerini göğe kaldırdı. Fakat güzel, iri gözlerinde yıldızların ışığından başka bir şey yansımadı. Romantik yaradılışlı değildi. Fransız alaycılığı karışmış tutkulu, fakat her şeyi beğenmez kuru ruhu, düşlere dalmaya yatkın değildi.
O gece Bazarov Arkadiy'ye: “Biliyor musun, harika bir düşüncem var” dedi. “Bugün baban, o önemli akrabanızdan bir çağrı aldığını söylüyordu. Baban gitmek istemiyor, peki biz neden gitmeyelim… Havalar
«   01   ...    22   23   24   25   26   27   28   29   30   31   32   33   34   35   36   37   38   39   40   41   42   ...    117   »