Ana Sayfa » Türk Edebiyatı » Bomba : 04
– Söyle.
– Yarın!
– Yarın mı? Aman yarabbi…
Hızla kocasının kucağından kalktı. Sevincinden çırpındı. Tekrar kocasının dizlerine oturarak onu öpmeye başladı:
– Yarın, yarın… Demek bu son kederli gecemiz…
Boris karısının sevincinden memnun ve mahzuz, onu okşayarak, buseler içinde devam etti:
– Evet Magdacığım. Yarın Amerika'ya gideceğiz, orada çalışacağız. Küçük, rahat, âsûde bir evimiz olacak. Ne komite, ne eşkiya, ne vahşet, ne cinayet! Yalnız çalışacağız. Gider gitmez çocuğumuz orada doğacak. Zavallı babam geçirdiği yetmiş senelik azabın mükâfatını orada görecek. Kalbi rahat, yatağında ölecek. Geceleri hücum ve boğazlanmak korkusundan uzak, tatlı tatlı konuşacağız. Aşkı, hayatı, güzelliği, iyiliği, fazileti hissedeceğiz.
Magda titriyordu:
– Oh, ne saadet!
Boris yine buseler içinde devam etti:
– Göreceksin ki o zaman, insanlık ne tatlıymış! Güzel ve asayişli şehirler… Tiyatrolar! Geniş ve aydınlık sokaklar, cennet gibi köyler. Birbirine ihtiram etmesini bilen adamlar… Hiçbir sefalete müsaade etmeyen büyük şefkat müesseseleri… Hastaneler, sanatoryumlar… Mektepler, dârülfünunlar… Hâsılı cennet! Mümkün değil bunları tahayyül edemezsin.
Magda daha ziyâde titreyerek dirsekleriyle şişmiş karnını, bacaklarıyla kocasının bacaklarını sıkarak:
– Oh, tahayyül ediyorum!
Dedi. Boris devam etti:
– O vakit bazı geceler, minimini evimizde, doğacak çocuğumuz yanımızda oynarken, sa'y ve namusumuzdan emin, ansızın Makedonya'yı, bu yamyamlar memleketini hatırlayacağız. Gözümüzün önüne pis ve dar sokaklar, sefil ve uryan adamlar… Kanlarla lekelenmiş nihayetsiz karlar, kara, müstekreh1) ve keskin baltalar sonra siyah, müthiş Balkanlar, Pirin gelecek! Tüylerimiz ürperecek, sen yine böyle benim kucağıma kaçacaksın. Bu pis ve müthiş Makedonya'nın kâbuslarını buselerimle senin gözlerinden sileceğim…
Magda memnuniyet ve saadetten tatlı bir baygınlık hissediyordu. Kocasının bacaklarını sıkan dolgun bacakları gevşedi. Kolları yanına düştü. Gözleri uzak hayallere bakıyordu. Boris yine onu kucağında sıktı. Dudaklarından öpmeye başladı:
– Görüyorsun ki, burada her dakikamız elem, matem, ıstırap içinde geçiyor. Bir dakika kalbimiz rahat değil. Ufak bir gürültü bizi korkutuyor. Mesela işte seni o kadar severken, sana o kadar perestiş ederken dehşetle memlû dimağımda aşkım için müşterih bir yer kalmıyor. Dudaklarının lezzetini tamamıyla duymuyorum. Hayalimde o kadar çirkin ve kanlı levhalar var ki… Hâsılı burada, daima meçhul bir tehlike karşısında tedehhüş etmiş biçare, idraksiz, şuursuz vahşi hayvanlar gibiyiz.
« 01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 »