This shows you the differences between two versions of the page.
turk_edebiyati:ilk_cinayet_01 [2015/11/14 17:38] |
turk_edebiyati:ilk_cinayet_01 [2015/11/14 17:38] (current) |
||
---|---|---|---|
Line 1: | Line 1: | ||
+ | ~~NOCACHE~~ | ||
+ | <php>tpl_youarehere();</php>Â | ||
+ | ----Â | ||
+ | <php>esnek_yatay_reklam();</php>Â | ||
+ | [<2>]Â | ||
+ | ~~Title: İlk Cinayet : 01~~ | ||
+ | === İLK CİNAYET === | ||
+ | === ÖMER SEYFETTİN === | ||
+ | ----Â | ||
+ | Ben, hep acı içinde yaşayan bir adamım! Bu sıkıntı adeta kendimi bildiğim anda başladı. Belki daha dört yaşında yoktum. O gün bugündür, yaptığım değil, sadece düşündüğüm kötülüklerin bile vicdanımda tutuşturduğu sonsuz cehennem sıkıntıları içinde kıvranıyorum. Beni üzen şeylerin hiçbirini unutmadım. Anılarım sanki yalnız hüzün için yapılmış. \\ | ||
+ | Evet, acaba dört yaşında var mıydım? Ondan önce hiçbir şey bilmiyorum. Bilinç, başımıza yakmayan bir yıldırım gibi nasıl düşer? Tolstoy, daha dokuz aylık bir çocukken banyoya sokulduğunu hatırlıyor. İlk duygusu bir hoşlanma! Benimki müthiş bir sıkıntıyla başladı. Ben ilk kez kendimi Şirket vapurunda hatırlıyorum. Hâlâ gözümün önünde: Sanki dünyaya o anda doğmuşum, annemin kucağı... Annem, yanındaki çok sarı saçlı, genç bir hanımla gülüşerek konuşuyor, cigara içiyorlar. Annem cigarasını ince gümüş bir maşaya takmış. Ben bunu istiyorum. \\ | ||
+ | – Al ama ağzına sürme! diyor. \\ | ||
+ | Bana bu ince maşayı veriyor, cigarasını denize atıyor. Galiba yaz. Çok aydınlık, çok güneşli bir hava... Annem, konuşurken mavi tüylü bir yelpazeyi yavaş yavaş sallıyor. Ben kucağından kayıyorum. Beni kollarımdan tutarak yanına oturtuyor. Gümüş maşacığın halkasına parmağımı takıyor, annem görmeden ucunu ağzıma sokuyor, dişlerimle ısırıyorum. Konuştuğu sarı saçlı hanımın çarşafı mavi... Ben beyazlar giymişim. Başım açık. Saçlarım gür. Hem galiba dağılmış. \\ | ||
+ | Annem bunları düzeltirken başımı yukarıya kaldırıyorum. Güneşten kum kum parlayan tentenin kenarında el kadar bir gölge kımıldıyor. \\ | ||
+ | – Bak bak, diyorum. Annem de başını kaldırıyor: \\ | ||
+ | – Kuş diyor. \\ | ||
+ | Bu kuÅŸu isteyince, \\Â | ||
+ | – Tutulmaz, diyor. \\ | ||
+ | Ben yine istiyorum. Annem şemsiyesiyle bu gölgenin altına vuruyor. Ama gölgede kımıltı yok. \\ | ||
+ | – A kaçmadı. \\ | ||
+ | – Neye acaba? \\ | ||
+ | – Yavru olacak mutlaka... \\ | ||
+ | Yine yanındaki hanıma dönüyor: \\ | ||
+ | – Anne, ben kuşu isterim! diye tutturuyorum, O vakit annem yelpazesini bırakıp ayağa kalkıyor, beni koltuklarımın altından tutuyor ve küçük bir top gibi dışarıya doğru kaldırırken diyor ki: \\ | ||
+ | – Birdenbire tut ha! Başım keten tenteye yaklaşınca, gözlerim kamaşıyor. Ellerimi uzatıyorum. Tutuveriyorum. Bu, beyaz bir kuş... Annem alıyor elimden, öpüyor, sarı saçlı hanım da öpüyor, ben de öpüyorum. \\ | ||
+ | – Ah zavallı, daha yavru. \\ | ||
+ | – Martı yavrusu. \\ | ||
+ | <php>sayfa_numaralama(3);</php>Â | ||
+ | <php>esnek_yatay_reklam();</php> |