Ana Sayfa » Ütopya Kitaplığı » Güneş Ülkesi : 05
Campanella'nın bu eserde sözünü ettiği Colombo'nun Kristof Kolomb'la hiç bir ilişkisi yoktur. Çünkü, bu konuşmada geçen olaylar ünlü denizcinin ölümünden sonraya aittir.
OSPİTALARİO
Haydi anlat bakalım şu deniz yolculuğunda başından geçenleri!
CENOVALI KAPTAN
Daha önce anlatmıştım ya dünyayı bir ucundan öbür ucuna nasıl dolaştığımı, Toprabana'ya varır varmaz nasıl karaya çıkmak zorunda kaldı, ğımı. Bu adanın insanlarından korkup yakın bir ormana sığınmıştım. Bir süre sonra ormandan çıkmış, yürüye yürüye tam Ekvator'un altına düşen geniş bir ovaya varmıştım.
OSPİTALARİO
Peki, orada neler oldu?
C. KAPTAN
Orada, dört bir yanımı, kadınlı erkekli bir sürü insan sarıverdi birden. Hepsinin ellerinde silâhlar vardı. İçlerinde bizim dilimizi konuşanlar çoktu. Beni alıp Güneş Kent'e götürdüler.
OSPİTALARİO
Nasıl yapılmış bu kent, nasıl yönetiliyor, anlatıverin lütfen!
C. KAPTAN
Geniş bir ovanın ortasında yükselen bir tepe düşünün, İşte, kentin büyük parçası bu tepenin üzerinde kurulmuş. Ama kat kat çemberleri tepenin eteğinde öylesine uzaklara yayılmış ki, çapı ikiüç, bütün çevresi de yedi mili bulmakta. Bununla beraber, bir tepe üstünde kurulacağına, bir ovada kurulmuş olsaydı çapı bu kadar büyük olmazdı.
Kent yedi halkaya ya da çembere bölünmüş. Bunların her biri yedi gezegenden birinin adını taşıyor. Çemberler birbirine dört ayrı yolla bağlanmış. Her yol da bir kapı ile sona eriyor. Her kapı dört yönden birine bakıyor. Ayrıca öyle kurulmuş ki bu kent, her kim birinci duvar çemberini yaracak olsa, ikincisini yarabilmek için iki kat, üçüncüsü için daha çok çaba sarf etmesi, bütün kenti ele geçirmek içinse yedi defa saldırması ve her seferinde gücünü artırması gerekir. Ama, bana kalırsa, birinci duvarı bile ele geçirmek olacak şey değil. Öylesine kalındır çünkü; burçlar, kuleler ve hendeklerden başka türlü savaş ve savunma araçlarıyla bezenmiştir.
Kuzey kapısından girince (bu kapı baştanbaşa demirdendir, kolayca inip kalkacak ve sıkıca kapanacak biçimde yapılmıştır), gözüme birinci duvarla ikincisi arasında, yetmiş adım genişliğinde bir düzlük ilişti. Buradan, ikinci duvar boyunca uzanan, birbirine bitişik ve bir tek heybetli gibi görünen zengin konaklar göze çarpıyordu. Bu konakların yarı yüksekliğinde boydan boya, sıra kemerler uzanıyordu; bunların üstünde, tıpkı sütunlu avlular ya da manastırda olduğu gibi altları geniş, zarif sütunlarla tutturulmuş üstü örtülü geçitler vardı.
Bu konakların alt katlarına, doğrudan doğruya içbükey duvarların iç kısmından girilir; yukarı katlaraysa mermer merdivenlerle çıkılır. Bu merdivenler, duvarların iç kısmındaki aynı biçimde geçitlere açılır. Bu geçitlerden de, duvarların her iki yanına bakan zarif pencereli üst kat odalarına çıkılır. Odaların hepsi adamakıllı süslüdür. İç ve dış duvarlarda oyulan pencerelerden ışık alırlar. Duvarlar alt kat duvarlarından daha incedir. Dış duvar, yani dışbükey duvar, aşağı doğru sekiz iç duvar üç, ara duvarsa bir ya da yarım karış kalınlığındadır.
« 01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 15 ... 46 »