Ana Sayfa » Ütopya Kitaplığı » Güneş Ülkesi : 20
Nöbet görevlerini gündüzleri kadınlar, geceleri de erkekler görür. Nöbetçiler, bizdeki gibi, her üç saatte bir değiştirilir. Hepsi, güneş batarken trampet sesleri arasında yerlerini alırlar.
Güneş Ülkeliler, savaşa benzediği için, avlanmaktan hoşlanırlar. Bayramlarda, piyadelerle süvariler, savaş havaları arasında, meydanlarda gösteriler yaparlar. Güneş Kentliler düşmanlarının onur kırıcı sözlerini, kusurlarını cömertçe bağışlarlar. Zaferi kazandıktan sonra, yendikleri halklara iyilik üstüne iyilik yaparlar. Ama, düşman kentin duvarlarının yıkılmasına, halkın kılıçtan geçirilmesine karar verilmişse, bu kararlar zafer günü hemen uygulanır. Bu tedbirler yerine getirildikten sonra, Güneş Ülkeliler yenilenlerin durumunu düzeltmeye çalışırlar. Çünkü, onlara göre, savaşın amacı düşmanı yok etmek değil, daha iyi hale getirmektir.
İki Güneş Kentli arasında, gerek onur kırıcı bir söz, gerek herhangi bir başka nedenden ötürü, kavga çıkarsa, (anlaşmazlığın onur konusu dışına çıktığı binde bir olur), başkanla yöneticiler, öfkesine kapılıp karşısındakini haksız yere hırpalayan kimseyi gizlice azarlar. Ama, kavga, onur kırıcı bir kaç sözden öteye geçmemişse, o zaman yöneticiler kararı ileride çıkacak savaşa bırakır ve onuru kırılan kimsenin öfkesini yalnız düşmandan alabileceğini söylerler. Kavgalılardan hangisi savaşta yararlık gösterirse, onun haklı olduğu kanısına varılır. Bununla beraber, bazı hallerde adalet, verilen cezaların suçla orantılı olmasına dikkat eder. Kavgaların düello ile sonuçlanmasına hiç bir zaman izin verilmez. Düello mahkemelerin gücünü hiçe saydığı gibi, haklı olan tarafın yenilmesiyle de sonuçlanabilir ki, bu da akla aykırı bir durumdur. Böylece, onur kırıcı sözleri hak etmediğini, karşısındakinden daha üstün, daha erdemli olduğunu ileri süren kimse, bütün bunları Güneş Kent'in düşmanlarına karşı açılan savaşta göstermek yetisine sahiptir.
OSPİTALARİO
Çoğu zaman devletleri ortadan kaldıran, Atina ve Roma'da olduğu gibi, başa birtakım zorbaları getiren çekişmeleri, iç savaşları önleme bakımından böylesine töreler bana çok akıllıca, çok yerinde görünüyor.
C. KAPTAN
Savaş, tarım, hayvancılık gibi işler bütün yurttaşların ortak ve zorunlu uğraşıdır demiştim daha önce. Bu üç çeşit uğraş herkesçe pek büyük bir şeref sayılmaktadır. Onun için kim, ne kadar çok zanaat ve meslekte ustalık kazanırsa o kadar değerli sayılır ve bir zanaatta en usta olan kimse o zanaatın öğretmeni seçilir. Madencilik ve yapı işleri gibi en çetin uğraşlar öylesine üstün sayılmaktadır ki, kimse yorucudur diye kendini bu işe vermekten kaçınmaz. Çünkü, bu uğraşlara ayrılanların zaten eğilim ve yetileri daha önceden göz önünde tutulmuştur. Akıllıca ve ustaca bir iş bölümü, kişilerin yıpranmasını, güçten kuvvetten düşmesini önlediği gibi, daha da güçlendirir onları. En az yorucu uğraşlar kadınlara bırakılmıştır. Bütün Güneş Kentliler yüzme bilmek zorundadırlar. Bu amaçla, Kent'in duvarları içinde ve dışında birçok yüzme havuzları yapılmıştır. Bunlar sularını çeşmelerden alırlar.
Güneş Kentliler ticarete pek o kadar önem vermezler. Bununla beraber, çeşitli paraların değerini bilirler. Hatta elçilerin ve gezginlerin yabancı ülkelerde kullanmaları için yeterince para da basarlar. Dünyanın türlü memleketlerinden gelen tüccarları kabul ederler ve onlara ihtiyaçlarından arta kalan malları satarlar. Ama Güneş Kentliler para kabul etmezler. Mallarını, kendilerinde olmayan mallarla değiş tokuş ettikleri gibi, kimi zaman da bu malları parayla satın alırlar. Güneş Kent'te çocuklar, az bir para karşılığında kucak dolusu mal veren yabancı tüccarlara katıla katıla gülerler. Ama yaşlılar buna gülmezler. Güneş Kentliler, kölelerle yabancıların kötü alışkanlıklarıyla Kent'in ahlâkını bozmalarını önlemek için, her çeşit alışverişi Kent'in dışında yaparlar. Savaşta aldıkları tutsakları yine oralarda satarlar. Satamadıklarını da Kent'in dışında çukur kazmada, ya da çeşitli ağır işlerde kullanırlar.
« 01 ... 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 ... 46 »